Hamamönü Ankara
Hamamönü denen yer bundan on yıl öncesine kadar bir viraneydi biliyor musunuz? diye başlıyor lafa Hakkı amca ve devam ediyor. Bu canım yer Ankara’nın kalbi olan bu semt, sahipsiz kaybedilmiş sanki unutulmuştu. Altındağ belediyesinin girişimleriyle yeniden canlandırıldı. Buralar aslında Ankara’nın en kıymetli yerleriydi eskiden. Cumhuriyetten önce de ilanından sonra da Ankaralılar Ankara kalesi ve çevresinde otururdu. Bu yüzden burada her yer tarih kokuyor.
Hamamönü tarihi bakımdan da baya eskilere dayanıyor aslında. 1427 yılında, Sultan II. Murat’ın kadı askeri olan Celalettin Karacabey burada bir külliye yaptırır. Bu külliye içinde hamam, cami, imaret, saman deposu ve at ahırları bulunmaktadır. Hamamın adı da Karacabey Hamamı oluyor. İşte bu hamamın önündeki yerleşkeye Hamamönü deniyor.
Gerçekten de gayet net bir açıklama :) Bu zaten oldukça tatmin edici de, benim duyunca şaşırdığım hamam arkası diye bir yerin olmasıydı. Aslına bakarsanız Hamamönü ismini bu kadar kolay kabullenip de arkası diye bir mekan duyunca neden şaşırdım onu da anlamış değilim.
Kanuni döneminde yaptırılan ve 1826’da Sultan Abdülmecit tarafından restore edilen Tacettin Sultan Camii ve dergahı milli mücadele yıllarında Mehmet Akif Ersoy’u da ağırlamış. İstiklal marşımızı bu evde yazmış. Üstadın milli marşımızı gece yarısı uyanıp dergahın duvarlarına yazdığı rivayet ediliyor. Sonrasında bu dergah Mehmet Akif Ersoy müzesine çevrilmiş. Hamamönü’nde gezebilirsiniz. Fotoğraf, günlük yaşam malzemeleri ve mankenler ile o günün şartları sergileniyor.
Altındağ Belediyesi, restorasyon çalışmalarına 2006 yılında başlamış. Yaklaşık 250 yapının bulunduğu Hamamönü bölgesindeki Dutlu, İnci, Fırın, İnanlı, Mehmet Akif Ersoy, Hamamönü ve Sarıkadın sokakları restore edilmiş. Restorasyon çalışmalarının bitirilmesinden sonra Hamamönü’nde turist yoğunluğu da oldukça artmış elbette. Şimdilerde özellikle ramazan süresince akşamları iğne atsan yere düşmez durumu söz konusu.
Tacettin Camii ve Mehmet Akif Ersoy Müzesinin bulunduğu bölümden çıktıktan sonra yürümeye devam ettiğimizde, Mehmet Akif Ersoy Meydanı ve hemen karşısında Karacabey Hamamı görülüyor. Meydanda, tam ortada bir saat kulesi ve hemen yanında Mehmet Akif Ersoy heykeli var. İşte bu fotoğraf da bahsi geçen meydanda çekildi.
Bir meydan düşünün. Ağaçlar var, altında banklar, insanlar oturuyor gölgede. Ben geldim meydana biraz bakındım etrafıma ve o insanların tam karşısında, güneşin altında bir duvar dibine kurdum tezgahı ? tezgah derken, öyle ekipmandan falan bahsetmiyorum. Bir makinem var, sırt çantam var ve içinde de gelirken bi teyzeden aldığım 300 gram erik . Tee Muğla’dan getirmiş. Kocaman, tatlı ve sulu olanlarından.
Yerleştim duvar dibine başladım çekmeye, öyle güzel kareler yakaladım ki inanın karar veremedim. En sonunda eledim ve bu fotoğrafta karar kıldım. Öyle içten, sevecen, enerji dolu, mutlu bir çocuk ki, ilk dikkatimi çeken tişörtün üzerindeki baskı oldu. O yüzden de fotoğrafıma duygusal kontrast adını verdim. Hani yüzdeki o ifadeye karşı tişörtteki ifade.
İsmini bilmiyorum maalesef sormadığıma da çok pişmanım ama çocuğun yüzündeki enerji, bakışlarındaki pozitiflik beni çok etkiledi bu karede. Öyle güzel kareler veriyordu ki heyecandan iletişime bile geçmeyi akıl edemedim. Taa ki kendisine bi erik verip de gözlerindeki o mutluluğu daha yakından görene kadar. Gerçi annesiyle bi ara göz göze geldiğimde, yaptığımı onaylayan bir tavır içinde olduğunu anlayabilmiştim .
Allah sizi inandırsın en az yarım saat o meydanda koşturdu bu yakışıklı. Öylesine enerjikti ki hiç bitmeyecek gibiydi enerjisi. Kuşları kovalıyor, bankın üzerine çıkıp oradan atlıyor, etrafında dört dönüyor ve çok mutlu. E ben de bi duvar dibinde oturmuş fotoğrafını çekmeye devam ediyorum.
O esnada bi an göz göze geldik kendisiyle ve bi el işaretiyle çağırdım arkadaşı. Bi bana baktı, bi korumasına (annesi) baktı, bi etrafına baktı. Evet ortam gayet müsaitti. Bi sorun çıkabilecek gibi durmuyordu ve gelmeye karar verdi. Çantamdan bi erik çıkardım verdim. O yorgunluğun üzerine öyle güzel bi ısırık attı ki eriğe, suları ağzından akıp tişörtüne damlıyordu ? İşte tam da o anki mutluluğudur bu fotoğraf. Her baktığımda hala gözlerindeki mutluluğu hatırlıyorum.
E artık aramızda oluşan iletişimden ötürü olsa gerek, bana teşekkür baabında poz verdi en doğalından. Doğal diyorum zira mecbur kalmadıkça kurgu fotoğraflar çekmeyi tercih etmiyorum. (Hayır buna da neden mecbur kalınır bilmiyorum ama) Bu karede de en ufak bir kurgu olmaksızın tamamen içinden geldiği şekilde eriği bana göstererek kendisini çekmeme müsaade etti ?
Bu kadar mutlu, enerji dolu, pozitif bi çocuğun annesinin, negatif bir kadın olabileceği fikri hiç aklıma gelmemişti zaten. Keşke bu düşüncelerimi kendisine iletebilseydim. Dakikalarca seyretti oğlunu, sanki her tökezleyip düştüğünde yanında olacağını ispat edercesine. Ancak güçlü kadınlar güçlü nesiller yetiştirebilir. Allah yollarını açık etsin. Bi de teşekkürler. Belki denk gelir de görürler bu kareleri, okurlar belli mi olur ?
Yani bu meydan çok zevkli efenim. Fotoğraf için uygun bir havada, uygun bir zamanda burada saatlerce vakit harcayabilirsiniz. Hele bir de bu tür fotoğraflar çekmeyi seviyorsanız biçilmiş kaftan diyebilirim. Neyse ben oturmaya ve önüme geleni çekmeye devam ediyorum erikli yakışıklının ardından sahneyi bu arkadaş aldı.
Sanki bu meydanda bir çocuğun yapacağı şeylerin listesi asılı da büyükler göremiyormuş gibiydi. Koşuyor, zıplıyor, kovalıyor, gülüyor ? Çocukların dünyasında yazılı olmayan kurallar var ve bu kurallar hep aynı. Bir saatten fazla o köşede oturmuşum sanırım. Bol bol fotoğraf çektikten sonra artık kahvaltı için ayrılmıştım sonunda.
Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız Hamamönü sizi tatmin edecek bir mekan. Hiç model sıkıntısı çekmiyorsunuz. Elde fotoğraf makinesi sizi görenler şöyle hafiften bir bakış atıyorlar. Sanırım biraz da insanların bakışlarından anlar hale geldim ki beni de çeker misin bakışlarını ayırt edebiliyorum :) Bu arkadaş da onlardan biriydi.
Hamamönü kahvaltı mekanları ile ünlüdür. Ankara’da kahvaltı deyince akla gelen ilk yerlerdendir. Bunun dışında Hamamönü cafeleri, çay bahçeleri, özellikle son zamanların meşhurlarından kumda kahve ve demleme çay bulabileceğiniz onlarca mekan var. Hafta sonlarında ve akşamları Hamamönü otopark bakımından biraz sıkıntılı.
Civarda ücretli otoparklar mevcut. Hafta içinde ise park yeri sıkıntısı olmuyor. Bence en güzeli Kızılay’dan Hamamönü’ne kadar yürümek. Hemen size en kestirmesinden bir Hamamönü yol tarifi yapayım efenim. Kurtuluş parkı içerisinden huzurlu bir yürüyüşle takribi 20-30 dakika içinde Hamamönü’ne gelebiliyorsunuz. Ankara’ya ilk kez gelen biriyseniz bu rota sizi tatmin edecektir. Kızılay, Abdi İpekçi Parkı ve Kurtuluş Parkından geçerek ulaşıyoruz.
Hamamönü’ne sabah 9 gibi gidin. Kahvaltınızı edin. Güzelce tüm sokaklarını dolaşın. Dergahı ve müzeyi ziyaret edin. Türk kahvesi için ve marlenka yiyin. Bu size yarım güne mal olacaktır. Emin olun pişman olmayacaksınız. Yani demem o ki Hamamönü gezilecek yerler ve özellikle tarihi evleri çekmeyi sevenler bakımında çok verimli bir bölge.
Hamamönü hakkında bir yazı yazmaya karar verince ufak da bir araştırma yaptım elbette ama inanın hiç de öyle küçümsenecek bir durum değilmiş. Sadece Hamamönü konu başlığından kocaman bir yazı dizisi çıkabilecek kadar malzeme var ama gözüm kesmedi maalesef. Belki bir gün tüm hikayeleriyle, konaklarıyla, mekanlarıyla, sokaklarıyla, tarihi binalarıyla, Hamamönü Ata Konağıyla birlikte geniş bir tanıtım yazısı yazarım. Hamamönü hakkındaki yorumlar için buraya da bakabilirsiniz
Gezi yazıları ve fotoğraflar için siteme abone olabilirsiniz. Hamamönü Blog yazısı için görüş ve taleplerinizi aşağıdaki yorum bölümüne yazarak bana ulaşabilirsiniz.
Son gezi yazılarım
Kız Kulesi Fotoğrafları
Kız Kulesi Fotoğrafı eşliğinde bir uzun pozlama hikayesi. Akıldaki tüm soruların cevabı bu yazımda.
Toprağında Bir Ağaç
Toprağında bir ağaç var artık… Anla onu! Neye ihtiyacı varsa onlarla yaklaş ona. İhtiyacı varken senin ışığına; emeğin değsin dallarına.
Tırnak İçinde
Konuşmada tırnak içinde kullanımı nasıl yapılıyor. Tırnak içinde nasıl kullanılır, Tırnak içinde yeniden tırnak içinde cümle yazımı
Ankara’da Hamamönü bir de Çıkrıkçılar Yokuşu -yanılmıyorsam- görmek istediğim yerler. Alaçatı ya benzemesin, bana orası film platosu gibi geliyor, mizansen. Ne öyle hayat ne de öyle hayat gibi yerler bir gram taş üstüne taş koymuyor içimde. Çoğumuzda öyle de kaptırdık gidiyoruz. Ankara sıkıcı ama belki iyi bir gezi blogu yoktu da ondan öyle bildik bunca zaman. Kemeraltı’nı anımsattı Hamamönü bana ama bura daha ferah.
Bulutlarla ilgili bir duamı var acaba dedim her fotoğrafta böyle yakalamak için sonra dedim ki dua ile her şey var, çalış olur. Keyifle okudum.
Çıkrıkçılar yokuşu da çok güzel bir mekan efenim. Orayla ilgili de çok güzel bir yazı dizisi çıkar ama sizin de gayet iyi bildiğiniz üzere bu yazıları yazmak çok zor. Gerçekten zaman ve emek istiyor. Hani bi söz vardır ya. Herkesin hayatı romandır ama yazabilirsen işte o hesap. Hamamönü dediğiniz gibi daha bi ferah evet. Belki sonradan restore edilmesinin verdiği bir avantaj olabilir.
Bulut konusu zaten benim için ayrı bir olay efenim. Gerçi bulut var bulut var :) ama artık bu konuda biraz tecrübelendim. Camdan bakıp da kafama yatan bulutları görürsem mutlaka makinemi alıp atıyorum kendimi dışarılara.
Çok teşekkür ederim. Güzel günler olsun
Tam “Hamam Arkası” da var mı ehi ehi diye zevcekçe soracakken ikinci fotoğrafı geçtikten sonraki açıklamayı okuyunca aydınlandım ???Çok güzel bir semtmiş Ankara’ya geldiğim de mutlaka gezeceğim…
Çok detaylı ve bir o kadar da keyifli yazı için ayrıca şahane fotoğraflar için de teşekkürler…
Emeğinize sağlık…
Zevzeklik değil efenim. Kesinlikle ilk akla gelen sorulardan biri oluyor arkası da var mıymış acep diye :) Mutlaka gidip Hamamönü gezilecek yerler başlıklarını görmenizi tavsiye ederim. Çok teşekkür ediyorum
Bu hafta sonu ilk kez gittim ve daha once gitmedigime cok pisman oldum, gri baskentin en renkli yerlerinden çok sevdim . guzel bir kahvalti, daracik sokaklar arasinda tatli bir yuruyus, sukunet, mutluluk, huzur… Şehirden uzaklasmak istedigimde kendimi buraya atacagim bundan sonra.
Fotoğraflar çok güzel
Evet gri başkent :) ama böyle renkleri de var arada. Beğenmenize sevindim.
Eyüp Sultan’ı hatırlattı bana. Ankara’da yeniyim de. Kızılay’da ışıklardan geçerken de Beşiktaş’da hissediyorum kendimi :(
Hamamönünü sevdim, yazılarınızı da???
Mutlu geceler diliyorum
İstanbul ayrı bi ülke elbette orayla kıyas mümkün değil ama herkesin de kendi yaşadığı yer diyelim :) Seviyoruz Ankara’yı. Çok teşekkür ederim. Güzel günler olsun
Antalya’daki Kaleiçinden barları çıkar, çaycı börekçi koy, işte size Hamamönü. Bazı mekanları öğrenci mutfağı gibi kokuyor fakat her Antalya özlemi çektiğimde gidip bi turladığım yerdir.
Öğrenciler için uygun fiyatlı bir çok mekan var,
Çok güzel bir yazı olmuş ayrıca zevkle okunuyor…
Bu kadar eski bir yerleşim olduğunu bilmiyordum
Özellikle Hacettepe mezunları için ayrı bir öneme sahiptir buralar. Zira yurt ve kampüsün bulunduğu mekanlardır. O sebeple öğrenci mekanı da derler buralar. Sanırım bu yüzden olsa gerek. Teşekkür ederim.
Çok güzel bir bloğunuz var severek takip edeceğim bundan sonra, tebrikler
Seda Hanım beğenmenize çok sevindim. Çok teşekkür ediyorum. Güzel günler dilerim