Yine bi’ gün bilgisayar başında oturuyorum, bir mesaj geldi. “Ayşe tatile çıksın” Yok yok o başka konuydu yaa karıştırdım :) Dur baştan alıyorum. Yine bi’ gün bilgisayar başında oturuyorum Ayşe’den bir mesaj geldi. Hakan bizim bullarda Şivlilik var gelip çekmek ister misin? diye…Evet çocuklar şimdi hep bir ağızdan
En son hatırladığım encükleşme (bkz. Kaman Gezi Rehberi) kelimesinden sonra en çok dikkatimi çeken kelime olmuştu bu Şivlilik. Bi’ anda nedir bu Şivlilik? yenir mi içilir mi, nerede olur, nasıl olur gibi onlarca deli soru belirdi aklımda. E davet de var bir çekergezerin yeri kumandanının yanıdır. Dur o da başka konuydu di mi? Bir çekergezerin görevi yeni yerler, kültürler keşfedip onların fotoğraflarını çekmektir. E tabii davet de edilmişsin, üzerine de bi’ yazı yazarsam tadından yenmez diye düşündüm.La yürü gidek olum la şivlilik mivlilik yok burda
Siz de davet edin, bana rehberlik edin, gezdirin, sizin de kültürünüze bir katkınız, anlarınız ve fotoğraflarınız olsun. Evet bu seferki bahanemiz Şivlilik olsun dedim ve yollara düştüm. Öncelikle bu şivlilik nedir, ne değildir ona bi’ açıklık getirelim.
Şivlilik Nedir?
Şivlilik kelime anlamı TDK’nda geçmiyor fakat bulduğum bir kaynakta “Hazreti Muhammed’in ana karnına düştüğü sayılan günde çocuklara dağıtılan çerez.” şeklinde bir tarife rastladım. “Şivlilik, Konya’da Hicri takvime göre üç ayların başlangıcı olan recep ayının ilk perşembesini cumaya bağlayan gecede ve Regaip Kandili sabahı çocuklarca yapılan kandil kutlama geleneğidir.” şeklinde tarif etmiş Kültür Bakanlığımız Sonunda şivlilik verecek çocukları bulduk
Ayrıca Osmanlı Devleti döneminde padişah II. Selim’den (1566-1574) itibaren devam eden bir gelenek olduğu da belirtiliyor aynı kaynakta. Aslına bakarsanız daha neler neler yazmış sevgili bakanlığımız bu gelenek hakkında da, her değerimizde olduğu gibi Şivlilik geleneğimizi de oldukça değiştirmişiz. Tabii bu değişim günün şartlarına uymak için mutlak gerekli. Şimdi sabahın yedisinde çocuk sıcak yatağından kalksın, üzerini giyinsin, torbasını alsın gitsin komşunun kapısını çalsın. Komşu teyze de ona kırık leblebi versin. Yok artık. Hangi çocuk bunu kabul eder.Abıla sen de mi şivlilik bekliyon
İşin güzel tarafı ise bunun öyle ya da böyle hala devam ediyor olması ve sadece Konya’ya özel bir gelenek olması. Keşke bu güzelim gelenek bütün Türkiye’de yapılsa ve o gülümseme, sevinç, mutluluk ve heyecanı her çocuk tadabilse. Ben kültür bakanı olsam kesin bunu yaygınlaştırmak için girişimde bulunurdum. İç ses “Buradan sayın bakana sesleniyorum. Genelleştir bunu bütün ülkede, bi’ de o gün okulları tatil yap, yemin ediyorum aciip prim yaparsın”
Bu bisikletler teee benim çocukluğumda bilem vardı
Bi’ düşünsenize… Çocuksunuz ve senede bir gün istediğiniz kapıyı çalıp onlardan şivlilik isteyebileceksiniz ve o gün istediğiniz kadar cips, çikolata, şeker vb. abur cubur ne varsa yiyebileceksiniz. Bir günlüğüne de olsa çocuklar çok mutlu olacak. İnanın ben o mutluluğu çocukların yüzlerinde görebildim.
Şivlilik Nasıl Kutlandı?
Şimdi bu konuda bilgi almak için internete yazarsanız her yerde klişeleşmiş birbirinin kopyası bilgiler bulacaksınız. Ama bende öyle mi? Elbette hayır. Çünkü ben gittim, yaşadım, çektim, yazdım. Gelelim tecrübelere; Getirin bakim len ni gada topladınız?
Konya’da Şivlilik normalde bir hafta öncesinden başlarmış. Çocuklar ellerinde davul, trampet, kaval, zurna ellerine ne geçerse gürültü çıkararak sokaklarda dolaşır, Şivliliğin yaklaştığını haber ederlermiş. Şimdilerde insanların o kadar vakit ayırmasını beklemek biraz mantıksız geliyor elbette ama yine de bir gün öncesinden başlıyor.Böylesine bir heyecanı hiç görmemiştim çocuklarda
Şahit olduğum ilk belirtiler hava kararmasına yakın atılan havai fişeklerin sesi oldu. Öncelikle bu kadar yoğun şekilde atılması başka bir kutlama mı var acaba şeklinde düşünmeme sebep olsa da, bunun Şivlilik etkinliğinin bir parçası olduğunu anlamam o kadar da uzun sürmedi.Halka tatlısı sandım simit çıktı
Etkinliğin ilk belirtileri güzel manzaralar vermeye başlamıştı bile fakat bir sonraki aşaması beni biraz üzdü desem yalan olmaz. Şimdi havai fişekler atılıyor güzel, hava iyice kararmaya başlıyor, insanlar dilek fenerlerinin salınacağı mekana doğru akın akın gitmeye devam ediyor, bu da güzel de havada öylesine geniz yakıcı bir yanık kokusu yayılmaya başlıyor ki anlatamam. Görüş mesafesi azalıyor, nefes almak zorlaşıyor hatta hepsini geçtim sanki 25000 ISO kullanmışım gibi fotoğraflarda etki yaratıyor.Hatta şu havada gördüğünüz pus tam olarak ona ait
Dedim ki herhalde Konya’da doğalgaz henüz tam yayılmamış ve kömür kullanımından kaynaklı akşamları böyle oluyor. Etkinlik bitip de otele döndüğümde el yüz yıkamak için lavaboyı kullanmamla gördüğüm manzara karşsında şok olmam bir oldu. Elimden, yüzümden ve burnumdan akan su hayatımda görmediğim kadar siyahtı. Meğersem hava kararınca yakılan araba lastikleri öylesine yoğun bir hava kirliliği yapmış ki göz gözü görmüyormuş.Yaş sınırı yok bu şivlilikte
Lastik yakarak üzerlerinden atlamak, etrafında eğlenmek, koşuşturmak Şivlilik geleneğinin bir parçasıymış. Ne yapalım… Bir günlük katlandık artık. Aslına bakarsanız dilek fenerlerinin havada salınmaları ve göğe yükselmelerini seyretmeye başlayınca bu olumsuzluğu da unuttuğumu söyleyebilirim.Bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmezdim aslında
Şivlilik Ne Zaman Kutlanır?
Konya’da Şivlilik ne zaman kutlanıra gelince… Regaip Kandilinden bir gece önce akşam saatlerinde belirlenen bir mekanda insanların toplanarak dilek feneri yakmasıyla başlıyor. Bu dilek fenerleri yaratıcı girişimciler tarafında şenlik alanında 5 liraya satılıyor. Fenerlerin yapısından mı dersiniz, kalitesinden mi dersiniz bilmiyorum ama her beş fenerden dört tanesi havalanmıyordu. 7’den 77’ye
Dilek feneri uçurmak için gelenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Her sene bu şekilde bir katılım oluyor mu bilemiyorum ama bu seneki etkinlik alanında adım atılacak yer yoktu. Amaç fotoğraf olunca da bu biraz dezavantajlı bir durum halini aldı. Kulak misafir olduğum bir başka bilgi de önceki senelerin daha kalabalık olduğu, bu sene ise corona virüs sebebiyle insanların daha temkinli olmalarından kaynaklandığıydı. (Bu yazıyı kaleme aldığım zamanlarda henüz virüs ciddiye alınmıyordu ülkemizde) Valla 20 Gün sonra olsaydı kesin iptal olurdu corona sebebiyle
Dilek fenerleri uçurulduktan sonra insanlar evlerine dağılıyorlar. Regaip kandili sabahı saat yediden itibaren Konya sokakları ellerinde bir torbayla dolaşan, sevimli, enerjik, mutlu, cıvıl cıvıl çocuklarla doluyor. Önceki akşam aslında çıkmak istememiştim. Sabahın köründe kim çıkacak fotoğraf çekmeye, çocuk falan da olmaz zaten diye düşünmedim de değil ama iyi ki de üşengeçliğime kanıp gitmemezlik etmemişim. Sokaklarda tahmin edemeyeceğiniz kadar çocuk vardı ki, bu gerçek olamaz dedirtti.İyi ki çıkmışım sabahın köründe
Bir yaş sınırı yoktu gördüğüm kadarıyla. Bebek arabasındaki çocuktan, 18 yaşına kadar gençler görmek mümkündü. Ha elbette daha fazlası da vardı. Onlar da çocuklarının ellerinden tutup Şivlilik toplamaya çıkarmış anne babalardı. Sitelerde oturanlar tek başlarına dolaşırken mahalle aralarında dolaşan çocuklar daha temkinli görünüyorlardı. Elbette mahalle aralarındakiler çok daha doğal ve hayatlarından memnun gibiydiler.Tabii bu sadece benim görebildiğim sokaklar
Regaip gecesinin sabahı ellerine birer torba alan çocuklar kapıları çalmadan içeriye girerler ve şu maniyi söylerlermiş; Şivli şivli şişirmiş, Erken kalkan pişirmiş, İki çörek bir börek, Bize namazlık gerek. Şivliliiiiik… Ama hayat devam ediyordu
Burada kapıları çalmadan kısmına dikkat çekmek istiyorum. Şu anda böyle bir uygulama yok elbette ama tarihe bu şekilde geçtiğine göre demek ki eskiden teklifsiz içeri girmek normal karşılanan bir olaymış. Aslında bir samimiyet göstergesi olarak da düşünülebilir. Manide geçen iki çörek bir börek de anladığım kadarıyla pişi ya da bişi olarak bildiğimiz hamur kızartmasına gönderme yapıyor.Bu kız “Görürsem eğer telife girer, isterim ben” demişti. Umarım görmez
Tabii Şivlilik her zaman tatil gününe denk gelmiyor. Resmi olarak okullar tatil edilmese de o gün okula giden çocuk olmazmış. Bu hem veliler, hem çocuklar, hem de öğretmenler tarafından kanıksanmış bir durum haline gelmiş. Oysa ki valilik kararıyla okulların bir gün tatil edilmiş olması çok daha mantıklı bir hareket olurdu. Hem böylelikle gelenek daha da bir resmiyet kazanmış sayılırdı. Hey gidi gençlik hey
Kandil sabahı ellerinde poşetlerle yollara düşen çocukların sizlerin de tahmin edebileceği üzere en uğrak noktaları tabii ki mahalle bakkalları. Çünkü bakkal amcanın verebilecek çok şivliliği var ve dükkanın önü şivlilik dolu. Denk geldiğim bir çocuk grubunun, olayı biraz abartıp bakkalı yağmalarcasına hunharca şivlilik istemelerine bile naif bi’ şekilde karşılık veren mahalle bakkalını canı gönülden kutluyorum. Zira çocukların elinden zor kurtardık adamın mallarını.O çocukların arasına bakkal amca var bi kerem
Tabii bu arada Ahmet abiye de değinmeden geçmek olmaz. Zevk bisikletin sahibi torun Ahmet, arabayla dükkanının fotoğrafını çektiğimi görünce hemen kapıyı aralayıp endişeli gözlerle önce beni bi’r güzel süzdü. Sonrasında cesaretini toplayıp yanıma geldi. Siz hayırdır ne çekiyonuz? Evet bu soru asla değişmez. “Ne çekiyonuz” Tabii anlattım sonrasında anlaştık, kaynaştık o sırada dede Ahmet geldi.Asayiş ber kemal
Hemen sohbete katıldı. “Hele geçen sene görseydiniz 500 tane şivlilik dağıttım. Eskiden var ya yetiştiremezdim. Yetiştiremediğim gibi şeker de bulamazdım. Şimdi nerdeeee” diye girdi muhabbete. Bir de öğrendim ki dükkanı torunun üzerine yapmış. Onu da gururla anlattı bana. Torun da hakkını veriyor hani yalan yok. Güzel insanların güzel hikayelerini dinlemek heyecan vericiydi.Dağıt şivlilikleri Ahmet abi :)
İnsan düşünmeden de edemiyor. Böylesine anlamlı ve 500 yıl öncesinden gelen geleneğin adı bir şekerlemeye verilse olmaz mıydı? Bence çok güzel olurdu. Şivlilik şekerleme. Umarım yıllar boyunca çocuklarımızın söylerken gözlerinin içi güldüğü bir bayram olarak kalmaya devam eder.Çok keyif aldım fotoğraf çekmekten
Siz de Şivlilik dediğiniz günlerden aklınızda kalan ve paylaşmak istediklerinizi altta bulunan yorum kısmına yazarsanız, yeni nesillerin aklına gelip de aradıklarında bu bilgilere ulaşmalarını sağlamış oluruz.
Çok hoş fotoğraflar çekmişsiniz,kentte kendim gezmiş kadar oldum.Bir sonraki kuşakla geleneğin lastik yakmaktan,dilek feneri uçurmaya evrilmesi dileklerimle…
Ellerinize,yüreğinize sağlık .
Çok teşekkür ediyorum efenim. Benim de çok dileğim oldu bu konuda :) Umarım tüm ülkeye yayılır ve ülkece çocuklarımızın yüzünde gülücükler açtığını hep birlikte görürüz. İyi günler dilerim
İlk kez duyduğum bi kelime “şivlilik” hep diyom zaten, insanda merak uyandırıyon diee. 🧐 Ee boşuna demiyom yani. Gittim hemen sayfana, uzun uzun anlatmışsın. Keyifle okudum yine. Sanki bizi de götürdün oralara. Bana bayram sabahlarında şeker topladığımız o güzel günleri hatırlattı. Ama ben sana diyim sen telifi hazırla. 😂 o kızın kendi fotoğrafını görmemesi imkansız. 25 milyon ziyaretçisi olan bir @cekergezer olarak bunu öngörmüşsündür. 😄
Evet ben de ilk kez duymuştum ve çok merak ettim. Beğenmene çok sevindim. Uzun aradan sonra ilk kez yazabiliyorum tenks korona :)) Bi de o 25 milyon olayı site için değil ama bi 25 milyon olayı kesinlikle var. İnanmayan buradan bakabilir elbette. Çok teşekkür ederim güzel yorumlar için.
Ufak bi yanlış anlamış olabilirim.🙈 bunun gerçeğe dönüşmesini temenni ederek konuyu bağlayayım.🙏🏻
çok amiiiin o zaman :)
Adı çok özel olan ve ilk kez duyduğum geleneksel etkinliği iyi ki yaşayıp bizlere tanıttınız,Fotoğraflar da anlatım da çok güzel olmuş , gittiğinize değmiş doğrusu.Emeğinize sağlık
Böyle orijinal geleneklerimiz olunca daha bir cazibeli oluyor benim için. Gitmek için bahanem de hazır olunca hiç tereddüt etmiyorum açıkçası. Beğenmenize ve yorumunuza çok sevindim. Çok teşekkür ederim. Güzel günler dilerim
Bence de “Ayşe tatile çıksın” ama önce çeker gezere şu șivliliği bi göstersin dedim ve çağırdım :)) Her mevzusu geçtiğinde diğer şehirlerden arkadaşlara sormuşumdur. “Gerçekten hiç mi duymadın şivlilik gibi bisey, belki ismi başkadır sizde” yine mi olmadı. Sanırım artık kabul etmeliyim bu gelenek sadece Konya’da devam ediyor. Çocukluğum Konya’nın eski küçük mahallelerinde geçti ve bizim zamanımızda en afilli şivlilik gofretti sanırım bi de bakkallardan leblebi tozu. Ve hala aynen devam eden komşulara pişi dağıtma geleneği en sevdiğim kısmı. Şimdilerde iş yerlerinde de mini bir bayram havasında kutlanıyor misafirlere şekerleme tarzı ikramda bulunuluyor. Hatta ofisler arası şivlilik toplama ziyaretleri yapılıyor. İyi ki merak etmiş de gelmişsin. Biz de bu güzel geleneğimizi daha güzel idrak ettik sayende
Her daim böyle orijinal örf, adet, gelenek, göreneklere ilgi duymuşumdur. Yeter ki nerede ve ne zaman olduğunu bileyim. Hele bir de davet olursa, o zaman tadından yenmiyor gerçekten. ben de çok keyif alarak çektim ve iki satır karaladım. Asıl ben teşekkür ederim. Yenileri için davetlere açığım :)
Ben de şivliliği duymamıştım. Devam edebiliyor olmasına çok sevindim. Bizim oralarda “Martıfal” (ya da buna yakın bir kaç kelime daha çıkabilir bizim oralarda böyle denirdi) geleneğini hatırlattı.Ama malesef Şivlilik kadar aktif devam etmiyor. Hıdırellez kutlamaları sırasında şivlilikteki gibi çocuklar matıfal diye bağırarak kapı kapı gezer ve benzer şeyler toplarlardı. Eskiden ceviz, kuruyemiş, meyve, lokum vs olurmuş ama şimdilerde şeker daha çok.
Benim bu şivlilikte kafamı karıştıran bir şeyler var ama. İslami bir gelenek gibi Regaib Kandili ile ilişkilendirilmiş ama bu dilek feneri vs de sanki Şaman kültürü falan gibi geldi. Orijinalinde böyle bir şey var mıydı merak ettim. Belki de sonradan ticari zeka ile iliştirilmiştir bu geleneğe. Dilek feneri satışları iyi görünüyor çünkü. Özünü kaybetmedikten sonra feer de olur ama bence sorun yok.:) İleride çocukların gezip şivlilik toplaması biter de sadece dilek feneri uçurmaya dönerse üzülürüm. Neyse ki elimizde çekergezer arşivi var, kaybolmaz artık.
Fotoğraflar da çok güzel yansıtmış. Sayende şu eve kapandığımız korona günlerinde sanal gezi yaptık.
Çocukların yüzünü güldüren her şey hep devam etsin inşallah :)
Sanırım sizin “Martıfal” bu şivlilik ile aynı şey. Anlattığına göre benziyor. Umarım yeniden canlanır da çocukların mutlu olduğu bir gün daha bayramlarımız arasında yerini alır.
Dilek feneri olayı aslında şöyleymiş. Eskiden fenerlerin bağlı olduğu bir halatı yola gererlermiş ve yolu kapatarak şeker isterlermiş. Sanırım bir süre sonra bu fener olayı dilek fenerine evrilmiş. Bu benim tahminim elbette. Belki konuya daha vakıf birileri bizi bu konuda aydınlatabilir.
Ben de kendi adıma böyle bir geleceğin kayda geçirilmesine katkıda bulunduğum için mutluyum. Dileklerine sonuna kadar katılıyorum.
Merhabalar.
Bu şivlilikteki dilek feneri olayı son yıllarda moda olmuş belki de sizin dediğiniz gibi ticari düşünülmüş bir şey ama ben de bu konuyu merak ettiğim için zannıma inanmadım ve çok gezen ve çok bilen bir Konyalı büyüğüme danıştım.
Mustafa abimin söylediklerini aynen aktarıyorum:
“Eskiden elektrik yoktu, sokaklar karanlıktı. Fener alayı da gece yapıldığı için çocuklar sokağa fenerle çıkardı onun için fener alayı denir bu geceye. Meydan ateşi zaten Türklerin en eski adetlerindendir. Ateş de yakılır etrafında eğlenilirdi.
Dilek feneri uydurma ve yenilerde icat olmuş. Bizim fener alayımız da uçan kaçan bişi yok. Şivlilik üç ayların girişini kutlama, karşılama, halka duyurma içindir. Çocuk sevindirmek İslamda sadakaların en büyüğüdür ve sünnettir, üç ayların girişini böyle güzel bir sadaka ile karşılamak çok güzel bir adet.
Bir de unutulmuş Konya’nın en eski adetlerinden “yağmurluk toplama” vardı.
O da çocukların yağmur duası idi. Mahallenin çocukları toplanır sokağın başından başlarlar, ellerinde birer kap her evin kapısını çalarlar:
“Yağ! Yağ! Yağmur Teknede hamur tarlada çamur ver Allah’ım ver sicim gibi yağmur!” diye hep bir ağızdan bağırırlar. Ev sahibi bulgur nohut yağ şeker ne varsa biraz biraz çocukların ellerindeki kaba koyar ve son olarak evin hanımı çocuğuna toplanan erzaktan yemek yapar, tatlı yapar, mahallenin çocukları da onu hep beraber yerlerdi.
Bu bilgilerin teyit edilmesi hususunda gösterdiği çaba için bilirkişi Mustafa abiye gönülden teşekkür ediyorum ve yine bu geleceğin uzun yıllar boyunca devam etmesini temenni ediyorum. Bu yağmur duası konusunda söylediği tekerleme ise kesinlikle benim de çocukluğumdan itibaren bildiğim bir tekerleme. Sakın bunu da Konya’ya ait bir gelenek demeye kalkmasın valla gider anama babama sorarım :)
Tekrar teşekkür ederim
::))))))))
Bir bilene danışmış olduğumuza sevindim. Açıklamanız ve çabanız için çok teşekkür ederim Ayşe Hanım. Tahminlerimde yanılmamışım demek ki. Dilek feneri de kabulüm, yeter ki gelenekler bir sonraki nesile taşınabilsin.
Ben de bu üç ayların girişi konusunu büyüklere bir danışayım kesin vardır bir gelenek bizde de. Ama tabii aslolan varlığı değil devamlılığı oluyor bu durumda. Konya’yı tebrik ediyorum bir kez daha.
Yağ yağ yağmur tekerlemesini de hatırlıyorum çcukluğumdan :)
Sevgili Çekergezer’e de bu “yoruma cevap hizmeti”nden dolayı teşekkür ederim. Güzel oldu bu iş. Açıklığa kavuşturulmayan konu kalmayacak bu sayfada :)
Sizler isteyin yeter efenim. Yemedim içmedim hemen yorum cevaplama işinin çözümünü araştırdım ve sistemi revize ettim. Güzel yorumlarınız için teşekkürler ediyorum. Sayfa artık Google üst sıralarda yerini aldı sayenizde
rica ederim ne demek benim için de keyifti. unutulmaya yüz tutmuş eski geleneklerimizi öğrenmiş oldum bu bahaneyle..
Bu ülkede yaşayıp yeni duyanlardanım. Teşekkür ederim
Ben de duyduğumda çok dikkate almamıştım kendi kendime. Dedim ki bu kadar duyulmayan bi gelen mahalle köy bazındadır diye tahmin etmiştim ama Konya’da o gün 7’den 77’ye herkes sokalardaydı desem abartmış olmam herhalde.
Hiç duymamıştım. Teşekkür ederim
Rica ederim ben teşekkür ederim
Cumhurbaşkanı olsam sana ne bakanlığı versem diye cok düşünürüm savunma mı kültür mü bilemedim ikisinide fazlasıyla yapacağına eminim çok güzel yazıp çekiyorsun devam et
Savunma istemiyorum artık ben :) Kültür tercihimizdir efenim. Çok teşekkür ederim