Aslında her şey “Yaa bu kadar bulguru kaynatıp ne yapacaksınız” sorusuyla başladı. Her sene Ağustos ayında yapıldığına şahit olduğum ve fakat fotoğraflarını çekip de Instagram’da paylaşana kadar bu denli bilinmeyini olduğunu tahmin etmediğim bir anadolu aktivitesidir bulgur kaynatma. Vikipedik bilgilerine de mutlaka bir göz atmanızı tavsiye ederim. Faydaları, vitamin çeşitliği, kelime kökenine kadar hepsi burada mevcut
Şimdi sizin kafanızda iki tane soru işareti var. Bir, bulgur kaynatma nedir? İki, nasıl yapılır? diye bir “Organize İşler” girişiyle başlayalım dilimizin döndüğünce anlatmaya. Soruyu tekrar hatırlayacak olursak; Şöyle bir düşündüm de aslında, evet, kaynayan buğdaydı ama bir kez olsun “buğday kaynatıyoruz” şeklinde telafuz edildiğini duymamıştım. Daha önce bu işe hiç aşina olmayan birinin gözünden baktığımda da “Neden bulguru kaynatıyorsunuz?” sorusu hiç de absürt gelmiyordu artık.Şalvar ve ayakkabılardaki ahenge dikkatinizi çekmek isterim efem :)
Neden Buğday Kaynatma Değil?
Aslında bunun bilinçaltımıza yerleşmiş bir sebebi var. Tabii ki türkülerimiz. İlk aklıma gelenlerden, Bayburtlusu çimenli bahçede bulgur ediyor derken, Niğdelisi dama bulgur sererler diyor. Denizlilisi evlerinin önü bulgur kazanı derken, Nevşehirlisi, evlerinin önü bulgur sokusu diye söylüyor ve hatta Tokatlısının evlerinin önü bulgur dibeği diye seslendirdiği çok güzel bir türküsü bile var. E tabii en akılda kalanı ise Angaralısı. O da aman bulguru gaynatırlar serinde yayladırlar diyor yani Fidayda işte. Şimdi inanmayacaksınız belki ama bu türkülerin hepsi biribirinden güzel ve birbirinden farklı türküler. Hepsinde de geçen bulguru kaynatma şekilleri tarifleri bir şekilde gerçek hayatta mevcut. Tıklayıp dinleyebilirsiniz.Serinde yaylatma işlemi başarıyla tamamlandı :)
Kaynayanın buğday değil de bulgur olduğuna kendimizi inandırmış olmamızın en temel sebebi, bu türkülerin en sübliminalinden bizim bilinçaltımızda yer etmiş olması. Bu kadar net işte sonuç. Konuyu bu şekilde aydınlattıktan sonra artık aşamalarına geçebiliriz sanırım. Bulgur kaynatma nasıl yapılır, ne zaman bulgur kaynatılır püf noktaları nelerdir bir bakalım şimdi.
Bulgur Nasıl Yapılır?
Evet hiç böyle bir başlık açıp bunu açıklayacağım aklıma gelmezdi ama çok keyif alarak yazdığım bir yazı oldu. Şimdi bulgur neyden yapılır, nasıl üretilir, bulgur olana kadar hangi aşamalardan geçer, bi göz atalım. Aslında çok basit. Buğdaydan. Tohumluk buğdayı ekersin, yeşerir, ekin olur, büyür, sararır biçilir saman ve buğday olur. İşte bu aşamadan sonra buğdaydan çeşitli ürünler ortaya çıkar. Bunlardan birisi de bulgurdur. Nasıl yapıldığına gelecek olursak.
Hani öyle kolay bi işlem de değil yani. Mutlaka gözetim altında yapılması gerekiyor :)
Buğday kazana atılır ve su ilave edilerek kaynatılır. Yeterli miktarda haşlandıktan sonra kurutulur yani serinde yaylatılır. Bu da demek oluyor ki bunu güneşin altında kurutmuyoruz. Ben bilmiyorum fidayda öyle diyor (bi de anneme sordum O öyle dedi. “Oolum güneşin altında olsa yakar atdırıvırı, diiner mi hiç”) sonrasında değirmene götürülür ve isteğe bağlı büyüklüklerde işlemden geçirilir. Bu işlem sonucunda yarma, bulgur, düğülcük, ince bulgur, köftelik bulgur gibi ürünler ortaya çıkar. Hepsinin ana ham maddesi de buğdaydır. (Düğülcük ile ilgili de bir yazı kafamda taslak halinde mevcut)B12 de var mı acep bunlarda :)
Eski zamanlardan eşeğin semerine yüklenen iki çuval buğday su değirmenine götürülürdü. O değirmen çocukluk zamanından kalma bir değirmendi ama şu an yerinde yeller esiyor. Artık ilçede elektrikli değirmenler mevcut. Benim hatırladığım su değirmeniydi. İçine girdiğimizde eli yüzü undan bembeyaz olmuş bir amca çuvalları alır un olarak geri verirdi. Hatıralar hatıralar diyelim. Yakın zamanda bir gezi esnasında Marmaris’te bulunan buna benzer bir yapı ile karşılaşmıştım. Adı eski yağhane. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Sahipleri de çok cana yakın ve ilgili insanlardı.Yüzük önemli ama
Bulgur Kaynatma ile Hatıralar Canlandı
Ben böyle bir fotoğraf paylaşıp altına da ufak bir bilgilendirme yapınca çok farklı ve harika yorumlar geldi. Onlar da bu yazının ortaya çıkmasında büyük fayda sağladı. Öncelikle yorumları için kendilerine bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum. Birilerinin anılarına dokunabilmek çok güzel bir duygu. Kiminin aklına kaynayan bulgurdan eteğine doldurup kaçtığı gelirken, kiminin küçücük ellerinin yandığı geldi. Kimi anneannesinin tokaçla sokuda buğday dövdüğünü hatırladı, kimi de eline kabı alıp kazan başında hedik beklediğini hatırladı. Hatta “gururi gururi çupka da gururi” diye bir tekerleme çıktı Arnavut tarihinin tozlu raflarında. Gururi buğday demekmiş. Küçük çocuklara yemek yesin diye yapılan bir güzellemeymiş. Savuttur bakem Urkuş Aba şöyle bi güzelce de fotoğraf çekem gari
Benim de gözümün önüne kazandaki buğdayların arasına mısırların da atıldığı ve orada haşlandığı sahneler geldi. Buğdayın kaynatılma zamanı tam da Ağustos ayı içerisine denk gelir. O dönem aynı zamanda yaş cevizlerin iyice olgunlaştığı ve ellerden çıkmayan lekesine rağmen dayanılamayıp yendiği dönemdir işte. Bir kaba alınan sıcak hediğin içine o yaş cevizden konur ve üzerine de bol tuz atılarak afiyetle yenir. Bir elde cevizli hedik diğerinde kaynamış mısır. Bunların kokusunu da siz hayal edin artık. Bu yazımdan sonra gelecek sene yapılacak olan bulgur kaynatma olayına daha farklı bir gözle yaklaşacağımı düşünüyorum.
Heybeden Çıkanlar
Şimdi neler çıktı bir göz atalım bakalım. Bilmediğimiz ya da aşina olduğumuz fakat anımsayamadığımız, kelimeler çıktı heybemizden. Yaşı belli bir seviyeye gelmiş (yaşlı demiyorum bak) arkadaşlarımın duyduğu, bildiği, kelimeler aslında bunlar. Hatta yaşı o seviyeye gelmemiş kişilerden bile o tozlanmış kelimeleri duydum bu paylaşım sayesinde. Şimdi bu işlemde adı geçen ve el birliği ile hatırladığımız kelimelerden bahsedeyim biraz da.Kimlerin ne tavan araları hatıraları vardır acep kim bilir
Soku: Eskiden köyümde gördüğüm ama şimdilerde kullanılmıyor diye kaldırılıp bir yerlere atılmış ama nerede olduğunu kimsenin bilmediği en az bir metrelik içi oyulmuş bir taş. Yani devasa bir dibek aslında bu. İçine buğday konur ve 2-3 kişi elindeki tokaçlarla sırayla dövmeye başlar. En sonunda bu ne olur. Keşkek
Keşkek: Yarma buğday ve et ile sokuda tokaçlarla dövülerek yapılan geleneksel bir düğün yemeği
Tokaç: Sokuda buğday dövmeye yarayan tahtadan yapılmış t şeklindeki araç
Hedik: Buğdayı kaynatarak hedik elde edilir. Pişme sonucu şişen ve yumuşayan taneye “hedik” denir. Elde edilene hedikten; yarma, bulgur, düğür gibi kışlık yiyecekler elde edilir.
Diş Bulguru: Hedik, çocukların ilk diş çıkardığı zamanlarda yapılıp komşulara dağıtılır bu da bizim oralarda diş bulguru diye adlandırılır. Aslında bir nevi zamanın baby showerı :)Tabii diş için bu miktarda kaynatılmıyor yanlış anlaşılma olmasın :)
Düğülcük: Aslında literatürde düğürcük diye geçiyor ama ısrarla bizim köyde düğülcük deniyor. Yapımı hakkında bir tanıtım videosu ve fotoğraf hazırlıcam ama o zamana kadar ne olduğunu bir iki cümle ile özetliyeyim. Düğülcük ince bulgura deniyor. O ince bulgur dibeğe konur, içerisine belli miktarlarda ceviz ve şeker katılarak (lokum konduğunu da gördüm) ezme kıvamına gelene kadar dövülür. Dövülmekten yuvarlanan ve bir kubbe şeklini alan düğülcük dikkatlice çıkarılır ve bir tabağa konur. Kubbe şeklinde çıkarabilmek ayrı bir maharet ister. Bu işlem yaklaşık 2 saat kadar zaman alır. Yani demem o ki. Birisi size düğülcük yapıyorsa emin olun onun için çok değerlisiniz demektir. Bkz. 21’inci 👉 hikaye
Sonuç
Sonuç olarak bulgurun faydaları saymakla bitmez. Pirinç pilavı mı bulgur pilavı mı diye sorarsanız benim tercihim nettir. Kesinlikle bulgur pilavı. Bi’ kere buram buram Anadoludur bulgur. Hatıraları vardır, kısırı vardır, keşkeği vardır, köftesi vardır, pilavı vardır ve ön önemlisi bizden biridir bulgur. Arnavutu, Gürcüsü, Türkü, Kürdü, Lazı herkesin bir teline dokunur bulgur öyle ya da böyle. Kim bilir daha ne gün yüzüne çıkmamış hatıralar vardır da biz bilmiyoruzdur. Akşama bi meyhane pilavı yapın da yiyelim o zaman diyerek yazıma da son veriyorum. Hepimize afiyet olsunAta sporumuz golften bahsetmeden olmaz tabii :)
Hımsır, Harhar, Savan da paylaşım altı geçen ve hatırlanan kelimelerden fakat yeterli bilgiye ulaşamadım. Belki bunları okuyanlardan olaya aşina olan birileri açıklamasını yapar.
Çocukluğumdan diş buğdayını hatırlıyorum, bizde bulgur yerine buğday deniyor demek ki. Ama ne özlenen bir lezzeti o. Aşure de buğdayın en tatlı hali herhalde. Keşkek çok yediğimi hatırlamıyorum ama Isparta Senirkentli bir ablamız var ki tavuklu bir keşkek yapıyor, yok böyle lezzet. Bu arada yarmadan soğuk yaz çorbası içmeyen varsa hele bi denesin. Önümüze hazır gelen, un ve mamülleri deyip alıştığımız nimetler çok uzun ve zor yoldan geliyormuş. Bakınız Çekergezer bulgur kaynatma..
Peki, küçük kardeş irmikten niye söz etmedin? Rukiye teyzemize sorar mısın? İrmik nasıl yapılıyor? Bu yazdıklarının benzerini mi yapıyorlar? Bi de çok önemli oğulcuk var, hani buğday başağının alt kısmında bulunan ve tüm özü taşıyan, hatta ruşeym mi deniyor şimdilerde? Ama google a sorma, bunu da Rukiye teyze öğretsin bize. Bulgur kaynatma imece usulü ile mi yapılır? Yaylatma aşamasında böceklerden korumak için ne yapıyorlar? Mesela bu işleri bitirdiklerinde yaptıkları özel bir yemek var mı? Hiç bir şeyi ziyan etmeyiz çünkü. Merak ettim..
Amcayı çok sevdim, çok tatlı biri, 3. fotoğrafta dilini iki dudağı arasına alıp delikanlı gibi işine daldığı hali çok çok güzel. Bence ismen, teker teker teşekkürü hak ediyorlar. Allah hepsine hayırlı, sağlıklı ve uzun ömürler versin. Bulgurun tadı onlarla..
Organize işler deyince o çok sevdiğim film repliği hiç gelmedi aklıma. Direk bira ve viskiye ham madde olan arpa, buğday geldi. Sahi bulgur kaynatma yapıldığı kadar buğdayı mey haline dönüştürme işini de yapanlar oluyor mu acaba? Bi de boza var, onların legal hali sanırım.
Annenlerin gelin görümce aynı ayakkabıyı giymeleri, senin büyük hatırın için daha bi özendikleri de okurken görüp hissettiklerim oldu. Biri de demedi mi kaytarmanın adı fotoğraf çekiyom, yazıyom olmuş diye?
Hepinizin emeğine sağlık olsun, büyüklerimize hürmetler.
Şimdi diş buğdayı deyine bi tereddüt ettim. Bunu kaynaklarımdan teyit edip öğrenicem en kısa zamanda :) Tam da acıkmaya başladığımız şu saatlerde sanki yemeklerin adı bile ağız sulandırmaya yetiyor gibi geldi bana.
Tamam tamam bütün bu soruların cevabını en kısa zamanda ilgililerinden öğrenip güncelleme yapıyorum buraya. O amcanın çok tatlı mı tatlı sevimli bir kız torunu var bi ara instagramda paylaşcam. O dil çıkarma işini o da aynı şekilde istemsizce yapmış. Ben o fotoğrafı görünce direkt aklıma geldi. Dede torun genetik geçişler diye. Güzel ayrıntıydı iyi yakalamışsın sevgili Begonvil.
Bu mey halini de gördüm yakın bir köyde ve ufaktan bir araştırma yaptım. Ticari kullanım yapmadığın sürece olay yasalmış. Vaktim olmadığı için o süreci kayıt altına alamadım ama aklımda olan aktivitelerden bir tanesi. Ne zaman hayata geçer bilemiyorum ama mutlaka o süreci de kayıt altına almayı istiyorum.
O görümce kızı oluyor sanırım. Görümce bir fotoğrafta camdan gözetim görevini üslenen kişi :) ve evet biliyorlar ki ihtiyaç olduğunda Hakan olaya el atar. Ondan sebep ben özgür basın muamelesi görüyorum kimsecikler karışmıyor bana.
Çok teşekkür ederim
Merakla beklediğim paylaşımdı. Instagram paylaşımı sırasında çok güzel sohbet oldu valla. Her paylaşımın tüm yorumları okunmaz ama bu kez okuyup yorum yapanlar anı ortaklıkları yaşadı resmen. Sosyal medyaya tam kızacam bi sevimlilik yapıp insanları bir araya getiriyor bir şey diyemiyorum 😄
Fotoğraflar çok güzel, önce onu baştan bir yazayım unutmadan. Modeller ayrı şahane onlara da saygılar, sevgiler. Ben böyle işlerde fotoğraf çekemediğim için kıskandım biraz fotoğrafları valla. Ben de bir sürü kış hazırlığına şahit oldum ama nerde bende böyle kareler!
Kıskançlık bölümü sona erdi 😋
Hepimizin bir çocukluk anısını çağırdın gerçekten. Hedik için kabını alıp koşanlardanım. Bir de burada “soku” konusu tekrar açılmışken yazayım, sokuda buğday dövdükleri zamanları hatırlamıyorum ama tüm çocukluğum soku etrafında oynayarak geçti. Çok nizami değildi bizim mahalledeki, “kara taş” denir ismiyle müsemma siyah kayalar vardır ondan oyulmuş bu iş için mahallenin orta yerine koyulmuştu. Yerden 30-40cm falan yüksektedir herhalde biz onun kenarında düşmeden dönme yarışması yapardık. “Kutu kutu pense”yi onun etrafında oynardık. (Kutu kutu penseyi kim napıyor diyenler dinleyip dinleyip düşünsün bu arada. -> “ecoutez ecoutez pensez” 😂) Ben sokuyu mahallenin bir parçası yer yüzü şekli falan sanıyordum ama artık yok maalesef. Soku deyip geçemedim görüldüğü üzere 😄
Türkülerin yalan söylemediğini, anadolunun gerçekten medineyetlerin beşiği olduğunu da bir kez daha anlıyoruz. Bir de benim en çok sevdiğim şey bu kış hazırlıkları dönemi kendiliğinden gelişen imeceler. Öyle güzel öyle doğal yardımlaşma var ki hayran oluyorum.
Artık biri beni durdursun. Yakında blogdan uzun yorum yazıyo diye adım çıkacak. ‘Sen geç kenarda oyna’ diye yer açtın bana ama yine korsan blog yazıyorum buralarda. 😂
Ben biraz bulgur kaynatma türküsü dinlemeye gidiyorum.
Kendime not: Kıskandım tarhana blogu yapıcam ben de 😂
Aslında bi’ şekilde ben de heyecanlanıyorum. Hani ortaya bi’ şeyler çıkarmak güzel bir duygu sonuçta işte biraz zaman ayırmak gerekiyor. Zaten oradaki paylaşım altı yorumlar olmasa bu yazı da ortaya çıkmayacaktır. Şimdi arşivime bunu da eklemiş oldum artık.
Fotoğrafları beğenmene sevindim ama her zaman dediğim gibi erkek olmanın vermiş olduğu pozitif bir ayrımcılık aslında. Sen gidip orada fotoğraflar çekersen tarhanayı kim yapacak ama de mi :) Bi’ dahakine beni de davet edersin sen yaparsın ben çekerim 😂 böylelikle çözmüş oluruz.
Ben düğünlerde sokuda buğday dövüldüğünü hayal meyal hatırlıyorum yaşadım o günleri. Senin yetişememiş olman da çok normal tabii. O kutu kutu pense miymiş yaa 😂😂
Bu türkülerin dili anlattıkları gerçekten çok şaşırtıyor beni de ama tam bir derya maalesef. Keşke girebilsem de bunun üzerine araştırma yapabilsem ama dediğim gibi. Artık yapılmışlarını okuyorak yetincez yapcek bi’ şey yok
“Sen geç kenarda oyna” buna çok güldüm bak. En kısa zamanda tarhanalandır blogu. Mis kokusuyla şenlensin bence de
Çok teşekkür ederim güzel yorumların için
Çocukluğumda bi köy bağlantımız olmadığından sanırım; bu bulgur maceralarına bayağı yabancıyım maalesef. Bir Ankara’lı olarak Fidayda’da oynarım anca ben :)
Urkuş aba’nın şalvar, ayakkabı kombinine, parmağındaki yüzüklere bayıldım. 👍🏻
Bulgur deyip geçmemek gerek demek ki epey zahmetli bi işmiş. Elinize emeğinize sağlık efenim.
Tamam o zaman Fidayda kısmına eşlik edelim biz de 😂 Herkes adına çok teşekkür ederim. İnan çok fazla ayrıntı var daha ama ben anca bu kadarını sıkıştırdım buraya. Teşekkür ederim
Hedik olayını biliyorum. Kazandan çıkan bulguru o haliyle çocuklar olarak tadımlık yerdik :)
Tadı tuzu da yoktu ama severdik evet :)
Kıymetli bir paylaşım olmuş. Bir çoğumuzun birçok şeyi anımsamasına vesile olmuş, hem de keyifle… :)
Senin ve yazan her ne kadar sen olsan da yazım aşamasına gelene kadar olan kısımda dokunuşu olan herkesin emeğine sağlık olsun.
Bence de bulgur pilavı. Bizde fırında yapılır. Yani tam olarak bu işin bencesi, o fırında yapılan bulgur pilavı… ;)
Evet o dokunuşlar insana bir motivasyon olarak geri geliyor. Hiç akılda fikirde yokken ortaya çıkan bir yazı oldu. Bu da dursun buralarda arşivimizde artık.
Çok teşekkür ederim