Kitap okurken; “Hafıza yalnızca geçmişle ilgili değildir, geleceğin inşa edildiği yapıtaşlarını da sağlar.”* cümlesine gelince duraksadım. Geçmişle gelecek arasındaki köprünün ortadan kalkması, aslında geleceğin de eksik olacağı anlamına geliyor. Başka bir çağrışım yaptı bu cümle bende; “Çürümenin Kitabı”nda **  “doğrularımız atalarımızınkilerden daha değerli değildir…” diyordu. Bu aralar kafam bunlara çok takılıyor nedense.

Kilere ne attıysak, yemek yaparken onu kullanıyoruz

Elbette güzel olanlar kadar unutmak istediğimiz şeyler de vardır geçmişimizde. Belki bazıları için güzel olanlardan daha çok silinmek istenen anılar vardır ama işte o iş öyle değil diyorlar.  Çünkü geçmişini görmezden gelmenin kimseye faydası yok. Demans (bunama) yaşayanların geçmişi hatırlamadıkları gibi gelecek planı yapamadıkları da tespit edilmiş yapılan çalışmalarla. Beynin gelecekle ilgili planlar yapan bölümünde hatıralarımız da varmış yani. Böyle düşününce hafıza sadece geçmişin depolandığı bir arşiv olmaktan fazlasına dönüşüyor. Aslında aynı kaynaktan çıkıyor her şey ve bunun üzerine şöyle düşündüm; hatıralarımız, deneyimlerimiz ne kadar çeşitliyse gelecek planlarımız için de o kadar malzeme ya da öngörü var elimizde. Aslında o arşiv, kiler gibi de düşünülebilir. Kilere ne attıysak, yemek yaparken onu kullanıyoruz. Bu durumda kiler ne kadar zenginse menü de o kadar çeşitli olabililiyor. Hafızadaki bir anı, yemeğin baharatı gibi ufak dokunuşlarla yeni bir bakış, farklı bir görüş sağlıyor. Fakat burada asıl önemli kısım, kokmuş bozulmuş şeyleri de o kilerde tutmaya devam etmemek. Arşivde ayıklama yapmak da gerekiyor zaman zaman.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var…

Bir gelecek planı yaptığmızı düşünelim. O sırada aklımıza daha önce buna benzer bir durum için yaşadığımız bir  deneyim geliyor ve gelecek planımızı bu deneyimden bize kalanlara göre şekillendiriyoruz. Sonuç olarak yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey oluyor. İşte bu noktada, deneyimlerimizi hafızamıza nasıl kodladığımız önemli galiba.  Mesela o deneyim  “ateşle yaklaşmayın” bölümüne mi yoksa “pamuklara sarılmışlar” bölümüne mi koyulmuş?  Ya da yaşadığımız olay arşivlenirken üzerine; “yeşil bir tik”le “güzeldi bu” notu mu yerleştirilmiş, yoksa “asla tekrar deneme” notuyla üzerine kırmızı bir çarpı mı koyulmuş? Üstelik o notları bilinçsiz olarak, belki farkında bile olmadan yerleştiriyoruz hafızamızdaki kayıtların yanlarına. Böylece şimdi yaşasak gülüp geçeceğimiz bir olay, yaşadığımız zamanki şartlar yüzünden üzücü hatıralar arasına girmiş olabiliyor.  Eğer bu durumu fark edemezsek benzer bir olayı yaşamamak için kaçıp dururuz muhtemelen. Bazen de işe yarayabilir bu kodlar, haksızlık yapmayayım. Nasıl mı? Örneğin; gerçekten ateşi tanımadığımız zaman yanan elimizin acısı da “cıss!” rafına koyulduğu için yeni “cıss!”lar bize zarar vermiyordur belki de.

Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür

Sonuç olarak, öyle ya da böyle bir şekilde anılarımız oluyor ve bunların çeşitlenmesi de bizi geleceğe daha iyi hazırlıyor. Bu konudaki düşüncelerim biraz çelişkili aslında. Yani unutmak mı güzel, hatırlamak mı karar veremiyorum. Aslında unuttuğumuzu sandığımız şeylerin bilinçaltına atılması söz konusu.  Bu durumda bilinçaltımızdakiler, programlardaki viral reklamlar gibi sürekli sübliminal mesajlarla yönlendiriyor olabilir bizi. Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür diye bir söz vardı. İnsanın hafızasının zayıflığı/hastalığı, unutmaktır diyor mealen. Ama aslında unutmuyoruz sanırım. Yani unutmamışızdır da hafızanın derinliklerinde kaybetmiş olabiliriz o bilgiyi. Dijital olarak düşünelim mesela, bilgisayar hafızasında kayıtlı bir bilgi varsa vardır. Buradaki püf noktası o bilgiyi bulmak için nerede arayacağımızı bilmek. Belki arama butonu var diyeceksiniz ama doğru anahtar kelimeniz varsa işe yarar o da. Arşivim çok düzenlidir, ne istersem bulurum diyenler de aynı anda 5-10 farklı sabit diskle çalıştıklarını düşünsün. Eninde sonunda zaman alacaktır bulmak. Ben kolay bulamam orası kesin. Yani unutmak diye bir şey yok sanırım.

Benim kafam karıştı epey, sizinkini de bir miktar karıştırabildiysem, satırlarıma bir başka çağrışımla son veriyorum o halde.
Bir animasyon filmi vardı o geldi aklıma bunları yazınca. Ters Yüz. Bence izlenmeli, çocuk filmi olduğunu iddia edenler olabilir, inanmayın sakın.

* Hayatın Gizli Hazları – Theodore Zeldin

** Çürümenin Kitabı – Emil Cioran