Fethiye Gezi Rehberi
Fethiye Gezi Rehberi – Gezi Fotoğrafları ve Blog
Geriye dönüp en güzel anılar içerisinde mutlaka yer alacaklardan biri, belki de en güzeli oldu FEFSAD’ın Fotoğraf Festivali (Fethiye Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği) Çok güzel bir tecrübeydi elbette. Aslında bu etkinlikten bir Fethiye gezi rehberi yazma düşüncem yoktu ama orada olduğum süre boyunca o kadar güzel anılar ve fotoğraflar biriktirdim ki, başkaları da görsün, faydalansın istedim. Hem belki Mayıs ayında düzenlenecek sıradaki fotoğraf festivali için bir katkım olur diye düşündüm.Kendi çapımda ben de zirve yapabiliyorum sonuçta :)
Festivali instagram sayfalarında gezerken gördüm. İşin içinde fotoğraf olunca bir de adı festival olunca ilgimi çekti. Biraz araştırdım. Programı inceleyince çok güzel geldi ve gitmeye karar verdim. Ankara’dan 10 saate yakın bir otobüs yolculuğu ile sabah saatlerinde Fethiye’ye ulaştım. Tabi Tunceli gezimde de olduğu gibi ilk gelen kişi ben oldum :)Soldaki mavi bina Fethiye Kültür Merkezi, Sağdaki tepe ise Fethiye’yi çekebileceğiniz en güzel nokta
Birinci Gün
İlk etkinlik akşama doğru olacağından biraz dinlendikten sonra Fethiye sokaklarını keşif için yola koyuldum. E tabi Fethiye gezi rehberi olacaksa etrafı güzelce gezmeliydim. Bu sene üçüncü gelişim olmasına rağmen bu güne kadar hiç merkezini gezmemişim. Tabi tatil amaçlı gelince genellikle Ölüdeniz gibi çok bilinen yerler tercih ediliyor. Öyle olunca da çekeceğin fotoğraf genellikle daha önce binlerce kez çekilmiş kadrajlardan oluşuyor.Fethiye Kalesi
Fethiye marinayı elde fotoğraf makinesi dolaşırken görenler bak abi şurayı çek orda bi kaplumbağa var deyince gezinin ilk karesini marinanın emektar karetta karettasını çekerek yapmış oldum. 20 yıldır buradaymış. 1-2 lira karşılığında küçük yem balıkları satarak yolunu bulan balıkçı abimizin sayesinde burayı kendine mesken edinmiş.20 Yıldır bu limanda yaşayan karetta karetta
Açıkçası marina güzel kareler veriyor ama yine de beni tatmin eden fotoğraflar değil. Bi yandan da aklımdan bi drone olsa da tepeden çeksek ne güzel bi koy görüntüsü çıkar düşünceleriyle amaçsızca dolaşıyorum. (Amaçsızca derken, tabi bi Ankaralı olarak bulunmaz nimet onu belirteyim de) O sırada kafamı kaldırınca Fethiye Kültür Merkezinin solundaki tepede görünen kayalık gözüme ilişti. Sanki oraya çıkabilirim ve Fethiye gezi rehberi fotoğrafları arşivime güzel kareler ekleyebilirim diye düşündüm ve o istikamette yürümeye başladım.Fethiye Koyunu tam kadraja alabilmek için tırmanma başlıyor
O istikamet biraz uzakmış sanırım. Öncelikle bunu itiraf edeyim ama hiç sorun değil elbette. Bir Çekergezer asla şikayet etmez :) Yol üzerinde gördüğüm hoşuma giden sahneleri çekerek gözüme kestirdiğim tepeciğe doğru ilerliyorum ama bi yandan da enerji ihtiyacım baş gösteriyor. (Acıkıyorum işte yaa :) anlayın siz) İlk bulduğum kafe olan patika kafede gözleme ve ayran ile enerji eksikliğimi giderip yola devam edecekken; sahibi abi soruyor hayırdır nereye böyle diye. Ben de o tepeyi göstererek buraya çıkcam deyince :) ben yıllardır burayı işletirim ama daha bir kez bile çıkmak aklıma gelmedi oraya ? naapcan ki orda sorusunu da cevapladıktan sonra yola koyuldum tekrar :)Restorasyonu hala devam eden Fethiye Antik Tiyatrosu ama daha yükseğe çıkıp daha geniş açı çekmeli :)
Sonunda hedeflediğim tepeye ulaştığımda gerçekten de değmişti bu yorgunluğa. Tüm Fethiye koyunu tek bir kadraja sığdırabileceğim, sessiz, huzur dolu bir yer. Burada bir saat kadar vakit geçirdim. Keyfini çıkardım tüm Fethiye’ye tepeden bakarak, bir sürü fotoğraf çektim. Yolu düşen ve vakti olan olursa kesinlikle bu tepeciğe çıkmalı bence. Oldukça da kolay çıkması. Yaklaşık bir saatlik yürüyüşle zirveye çıkılabiliyor. Sonuçta fotoğraf festivali için gelmişim :)Zirveden manzara. Tüm Fethiye… Bence değer. Bundan daha geniş açısı Şam’da kayısı
Bir Nasuh Mahruki değiliz elbette 8 binlik zirve yapalım ama kendi çapımızda bu zirve yürüyüşünü de tamamlayıp geri dönüş yolunda çeke çeke giderken karşıma çıkan bu manzara Allahım bu bi mesaj mı dedirtmekten alı koymadı beni :) Hani batıl inançlarım yoktur ama bu güne kadar duyup da kulağıma aşina olan tüm batıl inançların en revaçta olanlarını bir kadrajda görebiliyordum. Kara kedi, 13 rakamı, bi günlerden cuma değildi ki 13’üncü cuma diyebileyim. O da olaydı tamam diyecektim. Her zaman olduğu gibi inananlara saygı duyarak, inanmadığımı belirtip yoluma devam etmek isterim efenim :)Kara kedi çok sevimli, 13 gayet uğurlu :) Fethiye Sokaklarından
Plansız zirve yürüyüşüyle akşamı ettikten sonra fotoğraf festivali kapsamında asıl planlı etkinlikler başlıyor artık. İlk etkinlik Nasuh Mahruki’nin açılış konuşması ve “Yeryüzü Güncesi” isimli fotoğraf sergisi oldu. Kendisiyle ilk kez orada aynı ortamda bulunma şansım oldu. Sonraki günlerde daha da yakından tanıma fırsatını bulacağım Nasuh Mahruki’nin, ailesiyle mütevazi bir halde yaptığı konuşma ve sergi tanıtımı sayesinde neden bu kadar yakın hissettiğimi ilk günden anlamıştım aslında :) Fotoğraf sergisini hayranlıkla izledim ve hatta artık kendime Çekergezer dememeye başladım :) Ben gezginsem bu adam ne olaki acep :)Fethiye Fotoğraf Festivalinin arkasındaki özveriyle çalışan ekip. Hepsine teşekkür ediyoruz :)
Hakkında bilmeniz gereken bir kaç istatistiğini burada paylaşmak istiyorum aslında. Kendisi dünyanın en yüksek dağı Everest’e tırmanan 70’inci insan, ilk Türk ve hatta dünyadaki ilk Müslüman olarak tarihe geçmiş durumda. Üzülerek söylüyorum ki, Everest’e tırmanan her 8 dağcıdan biri hayatını kaybetmiş. Böyle bir istatistik biliniyorken Nasuh Mahruki iki kez zirve yapmış? Daha da bi şey demiyorum. Kendisinin hoşgörüsüne sığınarak yaptığım espiriyi de ilerleyen sayfalarda yeri geldiğinde yazıcam :) Mutlaka oraya kadar okuyun bence.Nasuh vs. Barlas Mahruki
Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçi ve diğer konuklara sergisini anlatırkenki heyecanına hayran kalmamak elde değildi. Kim bilir kaçıncıya bu sergiyi anlatmış olmasına rağmen ilk günkü heyecanı ile anlatıyor olması beni oldukça etkiledi. Everest fotoğraflarını anlatırken, hala o zirvelerde yaşadığı heyecanı yansıtıyordu. Sevdiğim bi işi anlatırken benim de heyecandan dudaklarımın kuruması ve kalp ritmimin artması gibi yaşadığım duyguların aynını kendisinde gördüm valla. Demek ki o da aşkla yapıyor her işini ? Söyleşisini ve sergisini mutlaka takip edip katılın derim. Bizden biri. Ben çok sevdim.Nasuh Mahruki, Fethiye Fotoğraf Festivali açılışında Everest’i anlatıyor. Sanki o günkü heyecanıyla :)
Fotoğraf Festivali açılış konuşması esnasında hoşuma giden bir kadrajı çekip kendisine Hocam sizin kız hemen de bir arkadaş edinmiş dediğimde o abisi demesiyle benim şok olmam ve sonrasında anne Mine Mahruki’yi görünce tamam şimdi anlaşıldı diyerek taşların yerine oturmuş olması da başımdan geçen küçük bir anı olarak belleğimde yerini almıştır :)Ama kim der ki kardeş diye :) Bilge&Barlas Mahruki
Fethiye Fotoğraf Festivali ilk gününde Nasuh Mahruki, Su altı fotoğrafçısı Saygun Dura ve Fotoğraf sanatçısı Fethi İzan hocaların söyleşileri ile keyifli bir şekilde gece 23:00’a kadar devam etti. Sonrasında, bir gün öncesi 9 saatlik yol, zirve tırmanışım ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar yapılan keyifli sohbetlerin verdiği tatlı yorgunlukla otelde son buldu.Nasuh Mahruki Yeryüzü Güncesi Sunumu Fethiye Fotoğraf Festivali
İkinci Gün
İkinci günün akılda kalan en güzel etkinliği elbette Babadağ’a çıkmaktı. Yakın zamanda tekrar çıktığım fakat gün batımını kıl payı yakalayarak alelacele fotoğraflar çektiğim Babadağ’dan bu sefer sindire sindire, paraşütçülerin hazırlanırken, koşarken, havalanırken, süzülürken ve hatta kalkamayıp düşerken sahnelerinden oluşan her anlarını fotoğrafladığım bir Babadağ gezisi oldu benim için. Çok doyurucuydu. Elbette bu çektiğim fotoğraflar çoğu Fethiyeli için oldukça sıradan gelecektir ama benim için biriktirdiğim inanılmaz anlardı elbette. Ne demişler. Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş :) benimki de o hesap işte.
Gün batarken ardından tepelerin, uçma vakti geldi paraşütlerin :)
Yani nedendir bilmiyorum. Belki medyatik tanınmış bir kişi olmasından kaynaklı diye düşünebilirsiniz ama aklımda olan her hikayede Mahruki ailesinden bir kesit var. Nitekim Babadağ’da da değişen bi şey olmadı. Fotoğraf festivalinin, 18’inci Hava Oyunları ile aynı tarihlere denk gelmesi bizler için bir şans oldu bence. O kadar çok paraşütçü vardı ki pistte atlamak için sıraya giriyorlardı. Amatörlerin bir pilot eşliğinde atlama zorunluluğu olduğundan bu yoğunlukta hiç bir amatör atlayış yapamadı. Sadece Nasuh Mahruki özel izinle atladı. Bunu anlatmamın bir sebebi var elbette. Yine olayı Barlas Mahruki’ye bağlicam :)Fethiye Babadağ’da paraşütçü kalabalığı güzel manzaralar veriyor. Tam bir fotoğraf festivali
Nasuh Mahruki atlama ekipmanlarını giymiş, insanlar etrafında seyrederken olanca gücüyle ağlayan Barlas dikkat çekiyor kocaman pistte :) ve şöyle düşünüyorum. Babasının atlayacak olması bir travma yarattı ve bu sebepten de güvenliğini sağlamak için atlamasını istemiyor ve ağlıyor. Sonradan öğreniyorum ki yoook ne alaka :) Arkadaş da babasıyla birlikte atlamak istiyormuş da ondan ortalığı ayağa kaldırıyormuş meğersem. Ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider :)Koruma kalkanları devrede kaptan :)
Mine Mahruki yakışıklı oğlunun onca basın mensubu önünde ağlayarak çıkmasını istemiyor doğal olarak. Sürekli bi telkinler, sürekli bi açıklamalar ama kimin umrunda. Arkadaşın tek derdi babayla atlamak. Tam bir korumacı anne tavrıyla -ki bu tavrı daha önce bir fotoğrafımda daha görmüştüm- çocuklarını sakinleştirmeye çalışıyor. Yani bizden biri. Bunu anlatmaya çalışıyorum aslında.Baba uçar, anne olayı kontrol altına alır, Sizce hangisi daha zor :)
Sonuç :) Nasuh Mahruki Babadağ’dan atlıyor, gün batımı keyfi, adrenalin, muhteşem duygular, basın mensupları görüntü almaya çalışıyor, bi yandan kendisinden bir kaç kelime duymak için yarışıyorlar, arka planda Mine Mahruki de olayı kontrol altında tutmaya çalışıyor :) Benim gördüğüm manzara aynen buydu valla. Sayın hocam kusura bakmaz inşallah. Gerçi tekne gezisi esnasında kendisine, naçizane bi şeyler karalıyorum ve sizden de bahsedebilirim yazımda dediğimde sonuna kadar istediğini yazabilirsin, bizde şeffaflık var demesine güvenerek bunları yazıyorum elbette :)Flying to sunset :) Gün batımına uçmak bu olsa gerek
Babadağ’da yapılacak bir etkinlik de Fethi İzan hocanın portre fotoğrafçılığı atölyesiydi. Atölye başladı hoca anlatıyor arkadaşlar bugün size yüksek enstantanede flash senkronizasyonu adlı konudan bahsedicem :) Babababa isme bak isme. Yemin ediyorum ben böyle bi dersi aldığımı kime söylesem önümde saygıyla eğilirler :)Fethi Hoca derste. Yüksek enstantane kullanıyormuşsunuz… Kullandırtmaaam :-))
Gerçekten de getirdiği ekipmanla çok güzel bir tecrübe oldu benim için bu anlatım. Hatta kendi makinası ve ekipmanını kullanmama izin vererek kendi hafıza kartıma bir kaç model karesi de çektim. Sonradan baktığımda o ekipmanın ne kadar faydalı bi şey olduğunu gördüm ayrıca.Victoria’s Secret Melekelebek çekimlerinden :)
Şimdi burada söylemicem zira fiyatları 30-50 bin lira civarındaymış :) ama amaç şu. Benim gibi amatörler merak edebilirler diye kısaca yazıyorum. En büyük doğal ışık kaynağı güneş arkadan modeli aydınlatıyor ama önde kalan kısımlar karanlık. Tepe flashları yüksek enstantanede yeterli senkronizeyi sağlayamadığından -ki 8000 enstantanelerden bahsediyorum- bu cihazlar yardımıyla ön taraf eş zamanlı aydınlatılıyor.Sanırım bi dahaki sefere ben de atlicam buradan :)
Şimdi reklamlar: ekipman 8 bin enstantane değerinde flash senkronizasyonu yapabilir belki ama ben de seri çekime almadan tek deklanşör darbesiyle modeli havada böyle yakalayabiliyom. Boş konuşmuyoz herhalde burda :) buna şahit olan insanlar var. Olay bu şekilde yani. Fotoğrafları da çok beğendiğim için Ankara’ya döner dönmez hemen gidip fotoğrafçımdan 75 liraya beşli reflektor seti aldım :) Bi yerden başlamak lazım sonuçta di mi? Ama o yerin 30 binlik set olmayacağı kesin?Emoji yaptım paraşütlerden -:)
Ne kadar başarılı fotoğrafçı olsan da kendi fotoğrafın konusunda bi fakirlik her daim söz konusudur. Bunu kendimden çok iyi biliyorum. Fethi hoca da benim modelle birlikte kendini çektiğim kareyi görünce bu fotoğrafı istiyorum valla şeklindeki talebinden dolayı asla kendime bi pay çıkarmadım. Olayı terzi kendi söküğünü dikemeze bağlamak istemiyorum ama gerçekten de o şekilde.Fethi hocam ben seni çektiğime göre kesin sen de beni çekmişsindir.. Değişebiliriz kareleri :))
20 bine yakın fotoğraf arşivimin içerisinde kendime ait olan ve işte budur diyebileceğim fotoğraf sayısı bi elin parmaklarını geçmez inanın. Şöyle ki zamanında çekilmiş bir fotoğrafımı, bi önceki makinamla olmasına rağmen hala profil fotoğrafı olarak tüm hesaplarımda kullanıyorum. O derece yani :)Gün batımı paraşütçüleri
Artık gün bitmiş dönüşe geçeceğim esnada Fethiye Kültür Merkezi binasının önünde mermer kaplı, Atatürk anıtının olduğu bir meydandan otele doğru yürürken, gökyüzündeki bulutları fark ettim ve hemen yere oturdum. O yorgunluğun üzerinde bir kaç kare daha çekeyim dedim. Zira bulut aşkı bende başkadır :) Meydan çok boş geldi gözüme ve düşmüş bir yaprağı kadraja alıp bulutları çekmek istedim. Tam deklanşöre basmamla birlikte Muzaffer’in önümde spin atıp bana bakması aynı an’a denk geldi. İnanın en ufak bir kurgu söz konusu bile değil :) Sonrasında netliği daha iyi ayarlayabilmek açısından bir kaç deneme daha yaptım ama maalesef bu kare gibi olmadıMuzaffer… Süper model
Fotoğraf festivali günün sonunda Ayçin Bayraktaroğlu ve Mustafa Seven‘in gösterileri ile bitti ve ben doyumsuz bir haz ile otele gidip bir sonraki günün doğmasını bekledim. Bu arada değerli FEFSAD üyelerinin Babadağ’da kendi elleriyle pişirip bizlere ikram ettiği köftelerden bahsetmeden olmaz elbette. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.Ve Z raporunu da alıp günü sonlandırıyorum :)
Üçüncü Gün
Bu günün programında en çok beklediğim ve merak ettiğim doğa fotoğrafçılığı atölyesi vardı. Hakan Öge hocanın eşliğinde Fethiye’nin Günlüklü Ormanları diye doğa harikası bir yere götürdüler bizi. Sonbaharın tüm renklerinin yanı sıra bir de denizin güzelliği olunca tadından yenmeyen bir atölye oldu bizim için.Fethiye Günlüklü Ormanları
Yine modelli çekimler, temiz hava, bol oksijen depolamanın yanı sıra Hakan Öge hocanın konuşmasında bahsettiği bir tecrübesi de benim için elde edilmiş kazanımlardan biri oldu. Diyor ki Hakan Öge; Fotoğraf makinası bir silah gibidir ve o silaha ihtiyaç duyduğunda kullanabilmek en önemli önceliktir. Boynunda, kapalı, çantanda, olmayacak. Kullandığı omuz askısını gösterdi ve silahına davranan bir kovboy gibi nasıl makinanın konuya yöneldiğini gösterince ben de ne yaptım peki :) Ankara’ya dönünce o askıdan bi tane edindim. Ucuz ve kullanışlı gerçekten.Hakan Öge Doğa Fotoğrafçılığı Atölyesinde
Hakan Öge Mardek (Martı ve ördek karışımı bi canlıymış) isimli sıradan bir yelkenli tekne ile dünyayı dolaşmış, olağanüstü fotoğraflar çekmiş, neredeyse dünyada görmediği ülke kalmamış bir gezgin diyebilirim. Diş hekimliğini bıraktıktan sonra gezgin olmaya karar veren Hakan Öge sohbetiyle de çok eğlenceli bir insandı. Bi yerlerde denk gelirseniz mutlaka söyleşisine katılın. Böyle renkli bir o kadar da mütevazi bir insanla ilk kez karşılaştım diyebilirim. Tam bir gezgin. Bir Cem Yılmaz gösterisi tadında bütün sohbetlerini can kulağıyla dinledim. Burada anlatmaya kalksam başlı başına bir biyografi blogu çıkar ama ben kendisinden dinlemenizi tavsiye ediyorum.Günlüklü Ormanlarında
Bu güne ait bir başka atölye de Üzümlü’de yaşam fotoğraf atölyesiydi. Fethiye’ye 15-20 dakika uzaklıkta, üzümleri, kumaş atölyeleri, taş evleri ve şarabıyla öne çıkan küçük bir köy ama şimdilerde yeni yapılanmayla birlikte Fethiye’nin bir mahallesi olarak muhtarlık olmuş. Dastar başörtüsü anlamına geliyor. Bizim oralarda sıkça kullanılmasına rağmen ben bize özgü yerel bir kelime olarak tahmin ediyordum bu kelimeyi. Konuşma esnasında dastar atölyesi diye söylediklerinde, yöresel bir kelime olmadığını orada anladım.Üzümlü köyünde bir dastar atölyesi
İnsanlar tarafından çokça bilinen bir yer değilmiş anladığım kadarıyla. Zira sohbet ettiğim amcalardan aldığım bilgi doğrultusunda bu kadar çok fotoğrafçının bi anda bu köyde bulunması bir ilkmiş :) Yaşayanlar köylerinin fotoğraflarının çekilmesinden ya da kendilerinin fotoğraflanmasından rahatsız olmuyor. Hatta teşvik ediyorlar tanıtın köyümüzü diye :)Fethiye Üzümlü köyü hiç bu kadar yabancıyı bir arada görmemiştir eminim
Köyde çok güzel restoranlar, şarap evleri, kumaş atölyeleri, dar sokaklar, taş evler mevcut. Fotoğraf festivali amacına çok uygun bir mekan :) Bu tarz fotoğraf tutkunları için biçilmiş kaftan olduğunu söyleyebilirim. Benim için çok yeni mi? Sanmıyorum. Sonuçta kendi köyü olan ve o köye aşık biri olarak (Bağsaray) bu yaşama alışık olduğumdan buradaki atölyeler yerine köyü dolaşmayı tercih ettim.Üzümlü’de bir şarap evi
Köyde bir ağaç motoru sesi her yerden duyuluyordu. Belli ki biri kışlık odun hazırlığına girişmiş. O sesi kendime kerteriz (yön tutup) alıp ilerlemeye başladım. Bi yandan gördüklerimi çekiyorum bi yandan da dolaşa dolaşa gidiyorum hedefime doğru. İlk kez böyle bir cadde ismi gördüm yalnız. Bir espiri konusu mu yoksa gerçekten de böyle bir cadde var mı inanın araştırdım bulamadım. Belki okuyup da bilenlerden birileri çıkar beni de aydınlatır ve birlikte öğrenmiş oluruz Cadıanna Caddesinin gizemini :)Var yani böyle bi tabela :) Cadıanna
Artık iyice sesler yükselmeye başladı. Sona geldiğimi hissediyordum ama bir türlü sesin kaynağına ulaşamıyorum. Belli ki bi evin bahçesinde falan. Bu kadar gelmişim artık, sonuçlarını göze alıp evin bahçesinden içeri dalıyorum. 50-60 yaşlarında ismini vermek istemeyen bir Üzümlü sakini, tam da tahmin ettiğim üzere kışlık odun hazırlığı yapıyor ama çıkardığı sesten beni fark etmesi imkansız doğal olarak.Tabi bu kadar dibine yaklaşırsan adam kızar elbette :))
Üç metre mesafeye kadar yaklaşıyorum, evin cevval, cabbar, yırtıcı, ürkütücü köpeğinin olanca gücüyle bana havlaması, benim sekizinci selamın aleyküm nidalarımın bile amcanın dikkatini çekmeyi başaramaması, tam da o sırada motorun dişli atması sonucu susması, amcanın arkaya dönmesi, beni görmesi ve gözlerindeki o korku dolu bakışlarla karşılaşmam… İşte hepsi o bir saniyelik anda oldu. Artık birinin lafa girmesi gerekiyordu :)Çok ürkünç, cevval cabbar köpek :)
Kimsin sen?!?&% şeklinde başlayan bir girizgahın ardından, siyaset, tarım, hayvancılık, politika üzerine geniş kapsamlı bir sohbet ve sonrasında ısrarla akşam yemeğine kalmamı istemesine kadar uzamasının ardından kocaman bir üzüm salkımı ile mutabakata varılıp oradan ayrılmam şeklinde devam etti yarım saatlik tanışıklığımız.Üzümlü köyünden
Elbette tüm sohbeti burada anlatmicam ama o ilk karşılaşmadaki korku anının altında yatan travmanın sebebini paylaşmak istiyorum. Elimde makina beni görünce yaa başıma bi iş gelmesin sonra diye sordu, ne işi amca alt tarafı fotoğraf çekcem bişi olmaz deyince çıkardı ağzındaki baklayı. Daha önce biri şikayette bulunmuş yaş ağaç kesip kışlık odun yapıyor diye. Sonra jandarma falan gelmiş. Bana da odunların yaş olmadığını, üzerine yağmur yağdığı için ıslak olduğunu falan anlatıyor ki işini garantiye alsın. Herkesin derdi başka işte arkadaş :)Üzümlü ara sokaklarından bir sahne
Artık oradan ayrılıp hareket saatine yetişebilmek için hızlı adımlarla buluşma noktası olan köy kahvesine geliyorum. Asıl malzeme burdaymış meğersem :) Üç amcanın yanına oturdum. Kimsin, necisin, niye geldiniz gibi formalite soruları aydınlığa kavuşturduktan sonra koyu muhabbete başlıyoruz kısa zaman içinde. Çaycıya dört çay işareti yapıp geldiğinde amcalardan biri ben çay içmiyom bana gazoz sööle oolum deyince hemen yerine getirilip sohbete devam ediyoruz :)Üzümlü Köy kahvesinde çınar altı sohbetleri
Aslında bunu anlatıp anlatmamakta çok kararsızdım ama dayanamadım isim vermeden anlatayım :) Kahveye geldi 40-50 kadar fotoğrafçı. Tabi çaycı bayram ediyor elinde çay tepsisi herkeslere yetişmeye çalışıyor. Fotoğrafçılardan birisinin vayfi varmı sorusunu duymamla kafamı o tarafa çevirmem ve çaycının çok doğal bi şekilde var abi kaç tane diye cevap vermesi üzerine, arkadaş durumun farkına varıp bi tane diyerek olayı kurtardı :) Yapmayın böyle yaa valla üzülüyorum. Çay için :) boş verin vayfiyi mayfiyiNo Wi-Fi yes çay… Gazoz da olabilir :)
Yeşil şapkalı amca grubun sözcüsü zaar sürekli onunla konuşuyorum. Bi yandan çayları içip bi yandan muhabbet ediyoruz. Amca zanaatkar olduğunu söylüyor. Zamanında devlet Almanya’ya göndermiş işçi olarak 8 yıl orada çalışmış. En son dönerken 800 marka aldığı hizar malzemesini Türkiye’ye sokabilmek için 400 mark rüşvet vermek zorunda kaldığını anlatıyor ki çok koymuş amcaya belli. Çok kızgın devlete.Herkesin derdi bi başka :)
Yaşını köyde kimsenin bilemeye gücünün yetmediği koca çınarların bir tanesindeki deliği göstererek bunun hikayesini anlatıyor. Bi gün gavede daş oynuyoz, üstü açık bi bedford gamyon hızını alamiip ağaca bi geydirdi korkudan elimdeki çayı fıydırttım yemin olsun diyerek ağaçtaki o deliğin bu yüzden olduğunu anlatıyor. Yalnız o kadar heyecanlı anlatıyor ki o anda elinde bulunan çay bardağını nasıl salladığına ve çayın döküldüğüne şahit oldum :) Allah uzun ömürler versinÜzümlü köyü delikli çınar. Yaş en az 300 diyolla :)
Atölyeler bitiminde akşama, Fethiye Kültür Merkezinde söyleşiler planlıydı. Plana göre birer saatlik söyleşiler ve arkasından canlı müzik eşliğinde bir eğlence görünüyordu. Yemeği yedikten sonra akşam 8’de kültür merkezine geldik ve söyleşiler Hakan Öge‘nin Macellan’ın İzinde Mardek’in Seyir Defteri adlı sunumuyla başladı. Dediğim gibi öylesine güzel ve akıcı anlatıyordu ki seyircilerin de katılımıyla bir saat planlanan sunum iki saatin üzerine çıktı.Muhteşem fotoğraflar eşliğinde harika bir sunumdu
Tabi sonrasında Nasuh Mahruki’nin Yeryüzü Güncesi adlı sunumu tahmin edileceği üzere normal süresini aşınca Faruk Akbaş hocaya sıra anca gece 12’de geldi :) Herkes halinden memnun muydu? Kesinlikle. Ev sahibi olmanın verdiği vakur duruşla Faruk Hoca da kendisini en sona atmış olmasına rağmen, ağzım açık izlediğim Türkiye’nin tüm illerine ait can alıcı 3-4 fotoğraftan oluşan sunumu bittiğinde artık yeni günden bir saat daha alınmıştı. Eğlence de bitmişti. Üzüldüm mü? Asla! Aldığım keyif paha biçilemez.Artık tekne gezisi zamanı gelmişti
Faruk Akbaş henüz son sunumunu yaptığı kitabını çıkarmamış sanırım ama fotoğrafçılar için kaynak olacak kitapları mevcut. O kadar geç bir saatte olmasına rağmen konferans salonununda neredeyse oturacak yer olmaması da çok ümit verici bir durumdu. Hala sanata ve sanatçıya saygı duyan insanların olduğunu bilmek çok güzel bir duygu.HAydin tekne gezisine gidelim :)
Dördüncü Gün
Festivalin son gününde isteyen katılımcılar ve konuklarla bir tekne gezisi planlanmış. Önceleri çok istekli olmasam da sonradan katılayım yaa bi gün daha kalırım noolcak diyerek ismimi yazdırmıştım. Çünkü daha bir iki ay önce aynı bölgeleri kapsayan bir tekne gezisi yapmıştım. Fotoğraf bakımından çok da verimli olmuyor açıkçası. Hep aynı kareler sonuçta ama aynı amaç uğruna orada bulunan insanlarla bir tekne turunun farklı olabileceğini tahmin ediyordum.Fotoğrafçılar… İlk hedefiniz Akdeniz :)
Tüm katılan konuklar için bu gezi yaza veda gibi bir şey oldu. Hava oldukça uygundu. Herkes denize girdi. Eğlenceli sohbetlerin yapıldığı bir gün oldu. Bu gezide Mahruki ailesini daha yakından tanıma fırsatım oldu. Ne kadar da bizden biri olduklarını, geleneksel Türk ailesi kalıplarında bir yaşam sürdüklerini bu tekne gezisiyle şahit oldum. Hatta bi ara anne Mahruki’nin Nasuuuh Bilge’yle ilgilenir misin lütfen sözlerinin ardından, baba Mahruki’nin bez değiştirirkenki halini görünce Hocam iki kere 8 binlik zirve de yapsan, bu bez değiştirilecek espirisini yapmaktan kendimi alamadım :)Sorun yok hocam :) hepimiz değiştirdik zamanında
Ve Fethiye Fotoğraf Festivali biter…
Bir Çekergezer hizmetidir.
Fethiye Fotoğraf Festivali katılımcılarının bir kısmı
Gezi yazıları ve fotoğraflar için siteme abone olabilirsiniz. Fethiye Gezi Rehberi için görüş ve taleplerinizi aşağıdaki yorum bölümüne yazarak bana ulaşabilirsiniz.
Son gezi yazılarım
Alaçatı Ot Festivali
Alaçatı Ot Festivali 2017 - 2018 izlenimleri ve fotoğrafları Alaçatı Ot Festivali İzmir'in Alaçatı ilçesinde her yıl Nisan ayında düzenlenen geniş katılımlı bir festivaldir. Adı üzerinde teması Ege'nin meşhur otlarıdır. Bu festivalde enginar tatlısından kabak çiçeği...
Kıbrıs Gezi Rehberi
Kıbrıs Gezi Rehberi Kıbrıs Gezi Rehberi Kıbrıs Fotoğrafları için tıklayınız Aslında Kıbrıs hikayem katıldığım İtalya turuyla başladı diyerek yazıya giriş yapıyorum ama:) dua edin dünya bir toz ve gaz bulutuydu diye başlamadım. O turda tanıştığım güzel insanlardan...
Mavi Köşk
Mavi Köşk Paulo Paolides isimli İtalyan asıllı Rum bir avukatın, perde arkasında Ortadoğu’nun en büyük silah kaçakçısının -ki kendisi dönemim Cumhurbaşkanı Makarios’un avukatıymış- yaptırmış olduğu bir kompleks.
24 dk sürdü ? keske daha uzun olsaymış dedim gitmiş kadar olduk tesekkur ederiz ? hakan Öge nın askısından nerde bulabiliriz lütfen aydınlat bizi çekergezer çünkü makinayı taşırken boynumu kescek birgün benim ki ? wifi olayı beni benden aldı soran kişi sıvama olayını yapmasaydı neler olurdu acaba ? okurken şunu da yaziyim yoruma dedigim seyleri unuttum keske kalem kagit alsaydim yanima ? geniş bi vakitte bi daha okuycam ?
Öncelikle teşekkür ediyorum sevgili Mevlüde ? Çok mutlu oldum bu izlenimi verebildiğime ? Askı çok kullanışlı. Benim de boynuma ağrılar giriyordu önceden ? şimdi aldığım günden bu yana hala makinayı çıkarmadım askıdan ?? evde silah gibi arada çekiyorum ? Bu uzun yazılarda ben de aynı olaydan muzdarip oluyorum valla. Unutuyorum cevaben yazacaklarımı. Devlet bu işte bi çözüm bulsun derhal ? çok teşekkür ediyorum ?
Hakan hocam sana gıpta ettim doğrusu, lakin ne senin kadar fotoğraf bilgisine sahibim ne malzemeye ne de özgürlüğe!
Belki zamanla hepsi de olur öyle umuyorum zira çok seviyorum bu işi, hayırlısı inşallah .
Eline yüreğine sağlık ?
Hayırlı geceler ?
Hocam ? umarım benim sahip olduğumu düşündüklerine en kısa zamanda sen de sahip olursun ? zira ortada çok bişi yok aslında ? acık edebiyat belki
Sizi yürekten kutluyorum ? mükemmel, öylesine güzel ve akıcı bir anlatımınız var ki hayranlıkla okudum.kareler birbirinden şahane ? kendimi festivalde hissettim?çok çok güzel ? tebrikler ??????
Çok teşekkür ediyorum ? Mutlu oldum yorumunuzla ?
Fotoğrafların hepsi çok güzel tabi ama Babadağ’dan uçanlar ayrı güzel bir de hızarlı fotoğrafı çok sevdim. İnsan sevdiği şey ne ise onun peşinden gitmeli, zamanla bu emek süreci asıl hedeften farklı yeni güzellikleri de yakalatıyor insana. Bu gezi notlarında bunu da hissediyor insan. Ben de Babadağ’tan uçmak çok istiyorum, (günün birinde) o yüzden biraz bilgi istiyorum. Uçmak için ne gerekli, daha uygun mevsim diye bir konu var mı, kaç para vs. Aslında başlı başına bir yazı olur bu konu.
Söylemedi demeyin ileride tv programı da yapabilirsiniz, ben hayatımda o esneklik ve özgür zamanlamaya sahip olabilsem çok isterim. Hem gez eğlen hem işini yap, ne güzel. O zaman başarılarınızın devamını diliyorum..
Öncelikle çok teşekkür ediyorum vakit ayırıp okuduğunuz için. Uçmak için güzel bi hava, sonrasında zaman ve az da para gerekiyor efenim. Para kısmı bi şekilde halledilir. Zaman deseniz o da öyle illa bi vakit bulunur. Hava kısmı ise Allah’a kalmış artık. Kış ayları hariç diğer mevsimlerde uçuşlar oluyor. Tv programı da belki bi gün yaparız efenim :) henüz teklifleri değerlendiriyorum dermişim ama maalesef öyle bi durum söz konusu değil elbette. Ben bu halimden de memnunum :) Çok teşekkür ediyorum. Güzel günler diliyorum
Eline sağlık çok güzel bir anlatım olmuş. Tekrar yaşamış gibi oldum .
Teşekkür ederim. Güzel günler dilerim :)
Fotoğraflarınız şüphesiz ki harika; zaten instagramdan takip ediyorum sizi. Ama sadece bu yazı özelinde değil tek tek fotoğraflarınızın altındaki yorumlarınız için de aynı şey geçerli: Güzel, akıcı, esprili, sıcak bir anlatımınız, alçakgönüllü ve hafiften dalgacı bir yaklaşımınız var. Bu da bir yetenek deyip hem alkışlıyorum hem de hayranı olduğum N. Mahruki’yi dinlemiş, izlemiş, fotoğraflamış olmanızdan dolayı azıcık da gıpta ediyorum. Fotoğraflarınızla bütünleşmiş yazınız hem bilgilendirici hem de eğlenceli. Daha ne olsun?
Özcan bey inanın çok mutlu etti yorumunuz. İçten kelimeler içinde çok teşekkür ediyorum ? Nasuh Mahruki benim de çok örnek aldığım bir insandı. Festivale gitmemdeki en büyük etken diyebilirim. Kendinize iyi bakın eksik olmayın ?
Öncelikle fotoğraflar ŞAHANE ve yazı okadar sade yalin ve katiksiz yazılmış ki,okurken insan kendini buluyor içinde… sanki kim okusa ona yazılmış gibi… esprili anlatiminiz çook başarılı vayfi olayinda koptum zaten… başarılar diliyorum gezerceker yada cekergezer yada yazargezerceker ooff kafam karıştı. Bunlar hep vayfiden oldu sanırım. Merakla bekliyorum sırada neresi var acaba
Çok teşekkür ediyorum Binnur Hanım. “Sanki kim okusa O’na yazılmış gibi” cümlesi duyduğum en güzel yorumlardan bir tanesi. Bunu hissettirebilmiş olmaktan çok memnun oldum. Duruma göre değişiyor artık o kelime, yazarçeker, çekergezer hatta bi ara yatarçeker bile olmuştum. Sıradaki gezi inanın ben de bilmiyorum neresi olur. Şu an için bir planım yok ama bu tür işler de hep plan yapmadan kendiliğinden oluşuyor. Sanırım en güzeli de o
Bütün yazılarınızı okuyan bütün fotoğraflarınızı beğenen sıkı bir takipçiniz olarak; bugüne kadar okuduğum en eğlenceli en okunası en dolu dolu bölüm olmuş bu yazı :))) Bayıldım, ayrıca;
Köyünüze aşık biri olarak bu blogda bir Bağsaray Arvallı detaylı, yengeli, dayılı anılı barajlı bakkallı kahveli bir yazınızın eksikliğini de belirtmeden ve rica etmeden geçemeyeceğim sayın çekergezer
Böyle okurların olduğunu bilmek güzel :) Bağsaray için kapsamlı bir yazı hazırlamak hep aklımda fakat bi türlü başlayamıyorum maalesef. Bu yazıdan çok daha uzun olacak. Öyle olunca okunabilitesi oldukça düşük olacak gibi gibi bir sürü etken var maalesef. Kafamda toparladığım zaman inşallah bir kaynak vari yazı hazırlamaya çalışcam. Çok teşekkür ediyorum.
Keyifli ve pozitif diliniz fotoğraflara da yansımış ne kadar sıcak kareler olmuş bir solukta okudum yazınızı. Özellikle Fethiyeyi çok seven biri olarak Günlüklü Ormanları ve Üzümlü Köyünü bir dahaki gidişimde mutlaka görmek isterim. Nasuh Mahruki tartışmasız bu ülkenin yetiştirdi ender değerlerden biri ama ilk defa farklı bir yönüyle; güzel ailesiyle görmekte çok ilgimi çekti açıkçası…Çok güldüğüm bir bölüm de ”Cadıanna” tabelası oldu:)) Efenim ”Cadianda Antik Şehri”(Kadyanda) Fethiye’de bir köy tabelasında nasıl bu şekle bürünmüş bilemiyorum ama okuduğumda ve tabelayı gördüğümde hayretler içinde kaldım:)) Çok uzun oldu bu yorum ama napalım, bu kadar uzun yazıya bu kadar uzun yorum olur diyelim ve teşekkür edelim…
Artık nasıl bir soluksa bilemiyorum efenim. O kadar uzun yazıyı bir solukta okuyabilmek :) tebrik ediyorum öncelikle… Cadıanna için bence güzel bi bilgi oldu. Ben o sonuca da varamamıştım açıkçası. Yorumun uzunluğu anca memnun eder beni. Her şey için çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim.
Mail kutuma yazınız düştüğünde çok mutlu oldum inanın, çünkü biliyorum ki yine keyifli bir geziye nefis fotoğraflarla eşlik edeceğim… Ve yanılmadım yüzümde gülümseme ile okudum çok teşekkür ederim kendi adıma birçok şey öğrendim sayenizde…Mayıs ayında yapılacak festivale şimdiden katılmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Tek endişem Fethi İzan hocanın kendi ekipmanlarını kullanımıma sunduğun da (çok sakar bir insanımdır) geri alırken ”al kırdın kırdın” deme ihtimali çok kuvvetli olduğundan biraz çekincelerim var tabi:))
”Yüksek enstantanede flash senkronizasyonu” cümlesini okurken bile ayağa kalkıp 1 dakikalık saygı duruşunda bulunduğumu da buradan belirteyim:))
Tebrikler ve kolaylıklar…..
Zeynep Hanım inanın çok gülerek okudum yorumunuzu. Yazdıklarımın amacına ulaşıyor olduğunu görmek de beni ne kadar memnun ediyor bilemezsiniz. Açıkçası Fethi Hocanın, bu işe ilk kez soyunan birine ekipmanı verdiği ve sonrasında bunu fark ettiğinde yaşanan diyalogları da bilen birisi olarak, al gırdın gırdın deme ihtimali yüksek görüyorum :) Hayırlısı diyelim. Mayıs ayına daha çok var nasıl olsa :) Çok teşekkür ediyorum.
O ağaçdaki deliği bir çay bardağı nasıl açmış ki? diye düşüne düşüne tekrar okudum o bölümü:)) Ağaçdaki deliği araba açmış, amca bardağı ”fıydırtmış”:)))) o kadar aklıma kazındı ki bu kelime bu yaz özellikle gidip o kahvede bir çay fıydırtmayı ve o meşhur ağacı görmeyi düşünüyorum,
gazoz da olur:)))
Fethiye, fotoğraf, Babadağ, paraşüt, Nasuh Mahruki denildiğinde ilk aklıma gelen isim olacaksın artık Hakan kardeşim. Kalemine sağlık.
Efenim çok teşekkür ediyorum. İnanın bu tür geri beslemeleri duymak beni çok mutlu ediyor. Ben bi şey yapmadım ayrıca :) sadece gördüklerimi belgeledim hepsi o. Güzel günler dilerim. Sağlıcakla kalın
Süper olmuş???⭐️?✨
Ben daha çok “havada durdum şahitlerim var” karelerinden kırmızılı hanımefendinin karesini sevdim?? çok daha enerjik olmuş diğer melekelebek de güzel o daha bir sanatsal olmuş… “Bütün dünyadaki” estetik tüm atlayışlar objektifinizden geçsin çok güzel valla??????
Benim de hoşuma giden bir kare olmuştu Melis Hanım. Belki ilerleyen günlerde onu da paylaşırım hesabımda. Çok teşekkür ediyorum Güzel günler dilerim
Ne güzel bir bloğunuz var yazıları çabuk çabuk bazen atlaya atlaya okudum ama resimlere defalarca baktım en çok paraşüten emojiler çok güzel olmuş bi de atlayn kız ile muzaferli bisiklet resmi çok güzel olmuş onları beyendim igdende takip edicem tekne gezisi resminide koyarsanız oraya çok güzel olur
Çok teşekkür ederim beğenmenize sevindim
Çok güzel yazı yorum anlatım hepsi bir yana da bu kedili kare nasıl bişey yaa..
Kimse değinmemiş gerçi ama müthiş nefis bir kadraj ve süper bir an olmuş yürekten tebrik ederim sizi,,,
Benim de ilgimi çekmişti o bakımdan yazımda paylaşmak istedim. Çok teşekkür ederim.
Yazınız ve fotoğraflarınız sayesinde bu güzelliklerden haberdar olduk. Daha da güzeli bu vesileyle sizi tanıdık. Tekrar görüşmek dileğiyle…
Çok teşekkür ediyorum. Mutlu ettiniz
Normalde “Allah çektirmesin” denir ama sizin için “Allah çektirsin” diyorum. Çektirsin ki böyle güzellikleri sayenizde görebilelim. Fethiye’de yaşayan birisi olarak anlattığınız ayrıntılardan maalesef haberdar olamadım. Çünkü “göz kendini görmezmiş.” “Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.” Yani balık suyun içindeyken suyun kıymetini bilmezmiş. Bizler de etrafımızdaki bazı güzellikleri göremiyoruz… Yazınız ve fotoğraflarınız sayesinde bu güzelliklerden haberdar olduk. Daha da güzeli bu vesileyle sizi tanıdık. Tekrar görüşmek dileğiyle…
? Amin diyorum o zaman ben de. Çok teşekkür ediyorum güzel yorumunuz için ? Kesinlikle katılıyorum efenim. Orada olduğum süre boyunca yerlisi halkın yat, tekne, liman, koy gibi güzellikleri göre göre artık alıştığını fark ettim. Tabi Ankara’dan gelen biri olarak ben de her köşeyi ayrı inceledim ? Malum kürkçü dükkanı belli. Güzel günler dilerim
Merhaba
Festivalle ilgili yazınızı keyifle okudum,siz buradayken sizinle nasıl tanışmamışız bilemedim.Büyük eksiklik benim için.Sayenizde festivaldeki zamanı yeniden yaşadım ve gözümü de açtınız.Burada yaşarken ve çalışırken bazı ayrıntıları ister istemez atlıyor insan ; ağaçtaki deliğin oluşma şekli ve kendisi,Fethiye’nin en güzel manzarasının çekilebilecek tepe noktası.Bu ayrıntılar için teşekkür ederim.Mayıstaki festivalde tanışmayı ümit eder sevgi ve selamlarımı gönderirim.
Çok mutlu oldum efenim beğendiğinize ve özellikle de zaman ayırıp yorum yazdığınız için. Teşekkür ediyorum. Benim için de bir arşiv, bir belgeleme oluyor. Sonrasında tekrar bakıp okuduğumda ya da en azından fotoğraflarına baktığımda yeniden yaşamış gibi oluyorum :) Mayıstaki festival için ufak da bir katkım olabildiyse ne mutlu bana. Sevgi ve selamlar bizden olsun. Güzel günler dilerim
Nasıl güzel yazılar öyle iyice hayranlığım arttı bravo o güzel gönlüne sağlık…
Zevk alıyoruz efenim biz de yazarken. Ondan sebep herhal :)
İnstagram’da yazılarınızı her zaman gülerek okuyorum. Buradan uzunca okumak daha da keyifli. Fotoğraflardaki kabiliyetiniz, yazılarınızla birleşince ayrı bir renk katıyor. Eğlenerek öğrenmek bu olsa gerek. :)
Fethiye Fotoğraf Festivali’nden sayenizde haberim oldu. Önceden haberim olsa kaçırmak istemezdim.
Artık instagrama sığamaz oldu yazılar Eda Hanım :) Çok mutlu oldum beğenmenize ve güzel yorumunuza. Sanırım bu seneki festival Mayıs ayı içerisinde gerçekleşecek. Güzel günler dilerim