Yılkı Atları Kayseri Hörmetçi Köyü
Özgür olmak gibi bir istekleri yoktu; arabaya koşulsalar, taşımakta zorlandıkları yüklerin altına sokulsalar da sıcak bir yuvanın huzuru onlara yetiyordu. Çünkü onlar bu evlerde doğmuş, dünyaya gözlerini bu evlerde açmışlardı. Soydaşlarının umarsızca, o tepe senin bu vadi benim, özgürce dolaştıklarını düşünüp heves ediyorlardı belki de. Ama yok! Burası onların yuvasıydı, sırtına da binseler, yüklerini de taşıtsalar bu insanlar onların ailesiydi.Kızıl
Sahipleri de istemezdi elbet onlardan ayrılmayı. Belki çocuklarıyla birlikte büyütmüş; ateşten daha kızıl ya da ak köpükten daha beyaz yeleleri uzadıkça, çocuklarının saçlarını okşar gibi okşamışlardı. Beslemiş, korumuş, emeğinden yararlanmış, belki bir gereklilikle, ama daha çok da bir vefa borcuyla onları sahiplenmişlerdi.İtaatkar Yılkı Atları
Sahibinin, bakımından, masrafından, zahmetinden yüksündüğü, gocunduğu, ya da bazen istemeden de olsa güç yetiremediği bir atı, bir kış vaktinde, -belki sağ kalır eğer müstehak ise yaşamaya diye ; doğaya, kaderine, boşluğa salması ile ”yitik at” olmaya aday mahzun hayvanların adıdır bu. YILKI ATI…Sadık yılkı atları
İhanet mi?
Yaşlanıp iş göremez duruma düşen, bakımı masrafı istenmeyen bir yüke dönüşen, gönülsüzce de olsa sahibi tarafından doğanın merhametine, açlığa, susuzluğa acı soğuklara bir bakıma ölüme terk edilen atların hikayesidir bu. Doğup büyüdüğü köyün kilometrelerce uzağına, daha önce hiç bilmediği bir coğrafyaya. Terk edileceğini anlamış mıdır bilinmez, bi şeylerin yanlış olduğunun farkındadır yılkı.Sadık dostlar… Yılkı atları ve köpekler
Yoksulluk tek neden değildi elbette ama en önemli nedenlerden biriydi. Bir yılkı atının terk ediliş anı geldi gözümün önüne. Gitmekten başka çaresi yoktur, bütün doğa ıssızlaşır, emin değildir terk edildiğinden, kararsız adımlar atar ama geri çağıran da yoktur onu. İşte o an terk edilmiştir. Evet özgürdür artık. Yanlış zamanda gelen özgürlüğün bir anlamı var mıdır? Artık her yer ıssız her yer ürkütücüdür. Artık önlerinde ne saman, ne arpa, ne de sıcak bir ahır var. Onlar ayak ve burunlarıya karı kazıp çıkardıkları keven/geven otunu yiyerek hayatta kalmaya çalışırlar.Yılkı atları
Aslında Yılkı;
Yılkı atı ne demek. Neden yılkı atı denmiştir. Yılkı atçılıkta kullanılan bir tabir, bir yetiştirme biçimidir. Gecesi gündüzü dışarıda geçen atların bir yetiştirme modelidir yılkı tarzı. Yılkı atları tabiat şartlarına çok dayanıklı atlardır. Bunlar tamamen otlarla beslendiğinden karınları sarkık olur. Hatta fotoğrafladığım atlarda da dikkatimi çekmişti bu durum ama ben hamile olduklarını düşünmüştüm ve şaşırmıştım. Amma da çok at hamile diye :)Bu fotoğrafıma Yılkı atları hikayesinin özeti diyorum…
Bu atlar zamanında insanların her türlü kullanıp, yaşlandıklarında ve iş göremez hale geldiklerinde meraya bıraktığı atlardır. Normalde evcil olan bu atlar zamanla yabanileşmişlerdir. Artık yanlarına yaklaşmak imkansız hale gelmiştir. Dağlarda 15-20 li gruplar (öğrek de denmektedir) halinde dolaşırlar. Önceleri uyum sürecinde tek başlarına dolaştıkları zamanlarda, vahşi doğadaki yırtıcılara karşı savunmasız olduklarını anlayan atlar, iç güdüsel olarak toplu halde yaşamaya başlamışlar.Yılkı atları ve kurtlar
Neden hep ayaktalar?
Atlar hep ayaktadır. Hep ayakta görürüz. Hatta haftalarca yatmadan ayakta durup yol yaparlar. Bilim insanları atların ayakta daha az enerji harcadıklarını belirtiyor. Yattıklarında da ya hastadır ya da doğum yapıyordur. Vücudunun büyüklüğünden kaynaklıdır doğar doğmaz ayağa kalkıp ölene kadar ayakta durmaları. Yattıkları zaman rahat nefes alamazlar. Ölene dek ayakta durabilmek için dizlerini kilitleyebilirler. Dinlenirken kıpırdamazlar, nefes alışları yavaşlar, göz kapakları aşağı düşer yarım bir uyku halidir bu. Bir gün boyunca hiç su içmeden yol alabilirler şeklindeki bilgileri de paylaşayım burada. Belki birinin işine yarar :)Run Feral Run… Çok mu ince oldu acep :)
Yeni öğrendiğim bir bilgi daha paylaşayım. Atın erkeğine aygır, dişisine kısrak, yumurtalıkları alınmış olanına beygir deniliyormuş. Beygiri bilmiyordum açıkçası. Yeni bir bilgi öğrenmiş oldum. Yağız, al, beyaz, doru, kula, kır ve boz olarak renklerine göre de sınıflandırılıyor. 20-30 senelik ömürleri olan atlar insanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlisi ve kıymetlisidir. At cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Her durumda sahibini memnun etmeye programlanmıştır sanki. Yorgunluğuna bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder. Çekimler esnasında lider atın koşmaktan kan ter içinde kaldığını görüp üzülmüştüm :(Gel de kadraj ayarla burda :) Onlar koşmaktan ben tırsmaktan kan ter içinde kalmış olabilirim
Ulaştığım en güzel bilgilerden biridir şu cümle. “Dünyanın en gelişmiş sezgilerine sahiptirler. Tehlikeyi anında hissederler ama yine de ilk tepkileri uzlaşmacı tavırları olur. Tehlikeyle aralarına mesafe koymak birinci yaklaşımlarıdır. Tehlike onlardan uzak kaldığı sürece.” Resmen bir hayat felsefesi. Umarım bu felsefeyi benimsemiş insanların çok olduğu ortamlarda bulunurum hep.Uzlaşmacı yılkı atları
Nerede bu yılkılar?
Yılkı atlarının Anadolu’da Manisa Spil Dağı ve Yunt Dağı, Muş, Kayseri Erciyes Dağı etekleri, Karaman, Dinek, Karacaören, Madenşehri, Üçkuyu ve Karadağ köyleri ve Afyon Sorkun Çamoğlu Köyü Kocayayla, gruplar halinde görüldüğü yerlermiş. Bir zamanlar yaşamımızın bir parçası olan yılkı atları şimdi vahşi doğanın bir parçası olmuş.
Ama günümüzde bu atların görsel şöleni insanları bu bölgelere çekmeye başlıyor. Yerel yöneticiler de bu durumu turizme kazandırmak için girişimde bulunuyorlar ve ortaya bir yılkı turizmi çıkıyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de yılkı atları varmış. Moğolistan, Amerika, Avusturalya.Şahlanan yılkı atı ve cowboy :)
Kayseri bölgesi ve civarı kapadokya olarak adlandırılır. Kapadokya güzel atlar diyarı anlamına gelmektedir. 1920 li yıllarda bunların sayısı 16 bin civarındayken şu anda yok olma seviyesinde. Bu ordunun at ihtiyacının kaybolması paralelinde yok olmaya başlamış ve talep olmayınca da kimse yetiştirmek istememiş. Terk edilmeye başlanmış. Yani dağlara salınmış. Asker araç kullanmaya, çiftçi biçer döver kullanmaya başlayınca ihtiyaç kalmıyor demek. İşimiz bitince onları kaderine terk mi etmeliydik?!Özgürlüğe koşan yılkılar
Umarım bir kez daha ihanet etmeyip hayata kalmayı başaran bu yılkı atlarına gerekli değeri verebiliriz. Zira yabancı turistlerin bu atlarla birlikte bir hafta geçirebilmek için servet harcadıkları, bu atlara hak ettikleri değeri verdiklerini gördükçe bir umut beliriyor içimde. Umarım siyasiler de bu duruma bir el atıp bu hazineleri turizme kazandırmak için ellerinden geleni yaparlar.Bulutsuz yılkı mı olurmuş :) Hörmetçi Köyü
1857 tarihli bir belgede “yük beygirlerinin haftada bir gün tatilleri vardır. Cuma günleri çalıştırılmaları yasaktır. Hayvanlara aşırı yükten ızdırap veren insanlara aynı yük taşıtıp cezalandırılacaktır” zihniyetinden, tarlalarına zarar verdikleri gerekçesiyle atları yok etme ve devlet eliyle kısırlaştırılması seviyesine ilerlemiştir insanlık 150 yılda. Alkışlıyorum…
Gezi yazıları ve fotoğraflar için siteme abone olabilirsiniz. Yılkı Atları gezi yazısı için görüş ve taleplerinizi aşağıdaki yorum bölümüne yazarak bana ulaşabilirsiniz.
Son gezi yazılarım
Eski Yağhane Bayır Köyü
Bayır köyünde bulunan neredeyse 100 yıllık eski yağhane şimdilerde yeniden üretime başlamış. Tam bir girişimcilik örneği.
Bayır Köyü
Bayır köyü Marmaris’e 60 Kilometre mesafede bir yerleşim yeri. Eski yağhane ve tarihi çınar mutlaka görülmesi gerekenler listesinde
Taşlıca Köyü
Taşlıca köyü Marmaris’in en uzak köylerinden biri. Bence yerleşilesi bir yer. Denize yakın, sakin, sessiz, hatta ve hatta ucuz bile diyebilirim :)
Yılkı atlarının dramatik öyküsünü inanın gözlerim dolu dolu okudum…Dünyanın en gelişmiş sezgilerine sahip, aynı zamanda da uzlaşmacı tavır sergileyen başka bir canlı var mıdır bilmiyorum ama bu yazıdan sonra vahşi olarak bildiğim Yılkı atlarını ilk gördüğüm yerde sarılıp öpeceğim sanırım…
Müthiş fotoğraflar eşliğinde harika bir yazı olmuş, tebrik ederim…
Bu izlenimi verebilmek ne güzel efenim. Çok bi mutlu oldum. Çok teşekkür ederim.
”O güzel insanlar o güzel atlarına binip gittiler” Yaşar Kemal’in muhteşem ”Demirciler çarşısı cinayeti” eserinin giriş cümlesidir. Fotoğraflara baktıkça aklıma ilk bu cümle geldi.Çok zevkli bir bloğunuz var, memleketim Kayseri, farklı duygularla okudum yazınızı, turizme katkınız açısından da çok teşekkür ederim kardeşim.
O kitap arşivimde mevcut ama bu girişi hatırlayamamıştım. Umarım sesimizi duyan birileri olur. Bi katkım olduysa ne mutlu bana :)
Kendimi hep yunuslara çok yakın hissederim ama daha kırsalda büyümüş onlara yaklaşabilmiş olsaydım atlar da ruhuma en yakın hissettiklerim olurdu, çünkü ikisi de dostlar, yoldaşlar,yardımsever ve uzlaşmacılar.. İlk fotoğrafı hep karşıma alıp seyredesim var, zamansız özgürlük özgürlük değil diye bağırıyor bu fotoğraf. Sıfır zoom sıfır krop yanına yaklaşıp olduğu gibi yayınlamak demekse ben de diyorum ki yakından hissetmeden bu his verilmez bu karelerin de hiç bir yerine kıyılmaz. Çok keyifle okudum hem de yeni bir şeyler öğrendim. Daha çok yazın…
Sormadan duramam, burası Kayseri ise atların üstündeki bu beylerin başında kovboy şapkası ne arıyor? Şapkam şekil karşımdan çekil diyorlarsa iyi de bu da bir nevi kültür turizmine dönüştü ise bizim emmiler gibi olsunlar. (Fotoğraflardan 2.favorim atların üstümüze geldiği, sizin tırstığınız fotoğraf. Tebrik ediyorum.)
Bir attan ilk aldığım yara ilkokul ikinci sınıfta olmuştu. Gördüğü bir yılandan kokarak şahlanıp beni üzerinden atmasıyla. O zaman da hiç korkmamıştım aslında şimdi de. Çünkü onların bir başka canlıya zarar verebilme ihtimalinin olduğu asla aklıma gelmedi hiç. Sanırım bu sebepten biraz da rahattım. Her ne kadar tırstım da desem :)
Evet beni de en çok rahatsız eden aslında o kovboy şapkası odlu. Ama zamanla fotoğrafçılar gele gide, oranın yaşayanları da neyin prim yapacağını öğrenmişler onlardan. Bence bir poşu daha güzel olurdu tabi. Belki bundan sonra gidecekler yanında bir poşu taşımalı, Ali dayıya vermek için. İkinci favori fotoğrafınız ben de sevdim ama karenin tekniğinden falan değil, sadece her baktığımda bana o saniyeleri yaşattığı için. Böylesine ince ayrıntılarına kadar okunduğunda çok mutlu oluyorum. Sizin de gözlerinize sağlık.
“Yanlış zamanda gelen özgürlüğün bir anlamı var mıdır?” Benim için bu hikayenin en çarpıcı cümlesi… Bu kadar hareketli, tozlu dumanlı ortamdan çıkmış temiz fotoğraflarla birleşince hikaye de daha anlamlı oluyor. Tebrikler…
Çok teşekkür ediyorum. Beğenmene çok sevindim. Evet ana fikir olası bir cümle. Hatta o cümleden yürüyüp bir sürü yazı yazılabilirdi ama zaten yeteri kadar uzun olan bir hikaye oldu :)
Hüzünlendim ve onları çok sevdim. Babam atların insana en yakın hayvanlar olduğunu söylemişti. Soylu, güzel, dayanıklı dostlarımız. Bunları hatırlattığınız için teşekkür ederim.
Çok doğru söylemiş efenim babanız. Beğenmenize çok sevindim. Mutlu pazarlar dilerim
Bugüne kadar gördüğüm en güzel Yılkı kareleri diyebilirim…Özellikle İlk fotoğraf ”Kızıl” adlandırdığınız çekilebilecek en başarılı kare olarak görüyorum.
Okuması ayrı keyifli bir yazı olmuş, kutlarım…
Çok mutlu oldum efenim beğenmenize. Teşekkür ediyorum. Güzel bir gün dilerim.
Daha önce bu atların çeşitli fotoğraf ve resimlerini görmüştüm.Ama sadece görsel bir tanışma olmuş benimkisi.
Sayenizde, çok samimi ve güzel anlatımlarınız ile bu muazzam canlıları gerçekten tanımanın ilk adımlarını atmış oldum.
Emeğinize sağlık..
Bi faydam olduysa ne mutlu bana. Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Bu tür geri beslemelerden sonra daha bi şevkle araştırmaya devam ediyorum :)
Insanlarin acımasız olduğunu burada bir kez daha onaylamış olduk ? işin bitti güle güle. Yüreğine emegine sağlık olsun ??
Maalesef öyle :(
Thanks!!! Very good post!!
Thanks for your comment
Merhaba ben yılkı atları ile ilgili blog yazınızı okudum ve çok beğendim harikasınız içtenliğiniz samimiyetiniz yazıya dökülmüş ☺️ ben yılkı atlarını çok merak ediyorum gitmek istiyorum ama nerde görebilirim onları koşarken bi fikrim yok 🙈 farklı yerlerde görülüyo sanırım nasıl öğrenebilirim acaba ya da bulundukları köye gitsem orda görebilir miyim onları böyle
Selamlar Efenim. Beğenmenize çok sevindim. Yılkı atlarını doğal ortamlarında görebilme şansı o bölge için artık çok zor maalesef ama Hörmetçi köyüne giderseniz mutlaka civarda yayılan atları gorebilirsiniz. Zira artık neredeyse evcilleşmiş durumdalar. Yok ben daha fazlasını istiyorum derseniz eğer o köyde bulunan Ali Dayı’ya ulaşmanız gerekecek. O size yardımcı olacaktır :) Tabi daha fazlası demek daha fazla maliyet anlamına da gelebilir. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Güzel günler dilerim
“Yanlış zamanda gelen özgürlüğün bir anlamı var mıdır?”
Yazının beni en çok etkileyen sorusu oldu bu.İnsanı duygu selinde yüzdüren, kendi iç dünyasında sorguya çeken harika bir anlatım olmuş.Kaleminize sağlık
Tam da şu yaşadığımız dönemlerde ne kadar da özgürüz sorgulamaya başlıyoruz sanki. Benim de severek yazdığım ve hala okuduğum bir yazıdır kendileri. Beğenilmesine çok sevindim. Teşekkür ederim.
Harika çalışma harika bir yazı yine.
Güzelim fotoğraflarınla yine gezmiş görmüş kadar oldum ve bir o kadar da merakla doldum. Verdiğin bilgilerle de sanırım herkes gibi hem hüzünlendim hem daha bi heveslendim gidip görmeye.
Yıllarca faydalandiktan sonra gelen terkediliș hikayeleri gerçek yürek burkucu :(
Emeğine sağlık 👏👏👏
Çok teşekkür ederim. Yazalı çok oldu bu yazıyı ama hala etkisi devam eder bende. Sanki bir başkası yazmış gibi arada okurum :)
Çok teşekkür ederim. Umarım bi’ gün gidip görüp çekersin.
Güzel günler dilerim