Begonvil’in isteği, Çekergezer’in desteği ile bir bayram yazısı olsun madem. Ama bu yazı benim değil bizim olsun. Okuyan kendinden de bir şeyler katsın, birlikte tarihe not düşelim isterim.
Bayramı bayram yapanın “eski” olması gibi gelir oldu artık hepimize. Fakat bayramı bayram yapan insan aslında… “Nerede o eski bayramlar?” denir ya, bayramın bir yere gittiği yok elbette. Bayram aynı bayram da değişen bizleriz. Ve bir de virüsler (2020 için özel not)…
Neden güzeldi eski bayramlar? Çünkü özel zamanlar olarak sahiplenilirdi. Heyecanla beklenirdi. Bu kadar küreselleşmemiştik, iletişim, seyahat bu kadar kolay değildi. Tüm hevesler bayrama saklanırdı. Daha az tüketip daha çok mutlu olabildiğimiz zamanlardı.
Büyük konuşmayı çok sevmem ama bayramların bir tatil fırsatı olarak görülmesi beni üzer içten içe. Çok çalışmak zorunda olup başka izni olmayanlar o zamanları fırsat biliyor belki mecburen. O yüzden istisnalar olacaktır mutlaka ama “bayram ziyareti mi tatil mi?” kararı bizim aslında. Metropoller yüzünden böyle oldu biraz da. Küçük yerlerde daha çok hissediliyor özel günler. Daha samimi ve şölen havasında oluyor sanki. Geniş aile buluşmaları, komşu ziyaretleri… Memleketinde yaşamayanlar daha iyi bilirdi kıymetini bu geniş aile kutlamalarının, hasret gidermenin en pratik yoluydu çünkü. E tabii uzaktan geldiler diye el üstünde tutulmak güzel hissettirirdi bir yandan da. Memlekete gidemediğimiz bayramlar da oldu bir kaç kez, ama bayram havası bu kez apartmandan, mahalleden komşular, o şehirde yaşayan eş, dost, akraba görüşmesiyle yine çok hareketli geçerdi. Hatta gurbette olunca açığı kapatma duygusuyla daha da istekli olunurdu bu ziyaretler için.
Ailedeki sağlık problemleri yüzünden bir iki bayramda ziyaret yapamamıştık, sadece çekirdek aile bayramlaşması olmuştu. Kötü hissetmiştim. Bayram olduğu bile belli değil diye geçti içimden ama mecburiyetler katlanmayı öğretiyormuş insana. Daha fenası da olacakmış demek, bu yıl akraba, eş dost ziyaretinden geçtim, çekirdek aileme bile kavuşamadım maalesef. Sağlıklı olalım da telafi ederiz elbette diyor dilim ama kolay değilmiş, eksik hissediyormuş insan kendini…
Böyle olunca da düşünüyor insan neleri özlediğini…
Bayram tebrik kartları vardı mesela. Bugün yolda gördüğüm güzel bir gülün fotoğrafını çekip yolladım bir arkadaşıma; “eski kartpostallar gibiymiş, bayram kartları geldi aklıma, dedemlere hepimiz kart yazardık ayrı ayrı, babam bir zarfta gönderirdi” dedi. Bayram kartları vardı değil mi yaa! Sanki 100 yıl geçmiş gibi üzerinden ama bir yandan da dün gibi. Ne yaman çelişki. Her bayram öncesi kartlar, zarflar alınır, mis gibi el yazısıyla en güzel dileklerle donatılıp yollanırdı. Şimdi kendimiz mesaj yazma zahmetine de girmez olduk, birinden gelen resimli mesaj diğerine yollanır, hatta çoğunlukla içinde yazanlar da okunmaz oldu. (Hazır mesajları sevmiyorum, eski kartların teknolojik hali olsun diye kendi güllü çiçekli böcekli mesajlarımı oluşturduğum olmuştur.)
Bayramlık alınırdı mutlaka, özellikle de çocuklara. Bayramdan önce giyilmesine izin verilmeyen kıyafeti giymek için bayram sabahı iple çekilirdi. Çocukken el çantasıyla işimiz olmazdı pek ama bayramda çanta aşırı önem kazanırdı. Şekeri, çikolatası, bayram harçlığı için en önemli aksesuardı. (Birkaç çağrışım kelimesi bırakıyorum size: Lord, Piramit, Türkan Şoray Göbeği, Mabel, devamı sizde…) Tatlıyı satın almak ayıp gibi bir şeydi. Herkes kendi yapardı bir şekilde. Elinden gelen baklava açar, gelmeyen sütlaca kaçardı ;)
Erkenden kalkılan bayram sabahları… Börekli çörekli bayram kahvaltılarından sonra aile büyüklerine ziyaretler yapılırdı. Bazen kahvaltıda bir büyüğün evinde toplanırdı tüm aile. Çocuklara ayrı sofra, daha ilk andan kıyafetini kirletenler, ilk bayram azarları, hiç umursamadan kuduran çocuklar… Annelerin ikramlıkları gözden geçirme telaşı, çocukların harçlık hesapları…
Sonra misafir trafiği başlar. Trafik gerçekten. Bir grup misafir kalkmadan kapının çaldığı, o esnada biz kalkalım artık diye oturanların ayaklandığı, gidenleri uğurlarken ayakkabılar düzeltilmiş olmazsa annemin “bunlar neden böyle kalmış” diye göz devirdiği, kahve pişerken tatlı tabağı hazırlayayım bir yandan derken kahveyi taşırdığım, üst üste gelenlere tabak çatal yetiştiremediğim, sehpaları dağıtırken sohbete dahil olmaya çabaladığım anlar geldi aklıma. Bir de sıralaması vardır bu bayram ağırlamasının; [hoşgeldiniz faslı + kolonya ve şeker-lokum ikramı + kahveleri nasıl içersiniz? sipariş alması + içmeyenler için o zaman soğuk bir şeyler sorgusu + yanında tatlı ikramı + artık bize müsaade daha çok yere gideceğiz, gelenler de bizi bulamamıştır cümleleri – bayramda kim kimi bulursa artık napalım muhabbeti + yeni misafirin ayak sesleri + eskilerle vedalaşma + uğurlama/karşılama] x 100
Arada bir boşluk olunca ya da ertesi gün iade-i ziyaretler başlardı. Gittiğim evde mutfağa yardıma gidince tatlıyı tepsiden tatmak, bal tuttuğum parmağı yalamak en sevdiğimdi. Çocukluğumda bizim her bayram mutlaka gittiğimiz büyükler olurdu. Annemin ve babamın amca, teyze, hala ve dayıları. Her birinde 10-15 dk otursak tüm gün biterdi. Bayramlar yaza ya da bahara denk gelince bahçede, avluda meyve ağacının ya da asmanın altında oturup dalından meyve yemişliğim de çoktur. Her evin bir bayram spesiyali olurdu. Kimde ne tatlısı yiyeceğimizi az çok bilirdik. Birinin sarması efsane olurdu birinin böreği.
Bayramda; tatlı, börek, sarma menüsüyle doyardı karnımız çoğunlukla. Harçlıkları bakkalda harcamaya başlardık hemen. Tehlikeli ve muzur oyuncaklar vardı, çatapatlar, kızkaçıranlar, su tabancaları… Kim bilir şu an aklıma gelmeyen neler var daha… Gerisini siz hatırlayın, her şeyi de Zerdali’den beklememek lazım ;)
Ben kendi çocukluğumun bayramlarını özlüyorum, benim büyülerim de kendi çocuklukları dönemini. Aslında özlediğimiz çocukluğumuz belki de… Çocukken güzeldi her şey, çünkü işin eğlencesindeydik hep. Planlar, hesaplar bizimle ilgili değildi. Biz keyfimize bakardık. Gezmeli, yemeli içmeli, bol eğlenceli günler. Çikolata, şeker, harçlık, oyun… Daha ne ister ki çocuk? Aslında o kısım şimdiki çocuklar için de aynı, eğer aile için bayram sadece bir tatil olarak algılanmıyorsa tabii… Bu durumda şimdiki çocuklar da ileride kendi çocukarına “nerede o eski bayramlar mı diyecek acaba?” Bu konuyu takipteyim. Demiyorlarsa bizde bir sorun var demektir. Kendi yaşadığımız mutluluğu aktaramamışızdır.
Olabildiği kadar iyi bayramlar herkese…
:)) Sevgili Zerdali mutlu ettin beni, Allah da seni mutlu etsin e mi… Her bayram arifesinde flash backler çakar bende, çünkü özlemim çoktur. Bayramı bayram yapanlar gidince eksik kalıyor tadı neşesi. İnsanla oluyor mutluluk dediğin şey, gerisi aldatmaca. Ben hep büyük aile sofraları, senin anlattığın kalabalığa özenmişimdir, çekirdek geldim çekirdek gidiyorum ama olsun. Seviyorum bayramları ama klasik haliyle, belki geçmişle örtüştürmek sahicilik hissi veriyordur. Bayramda mendil içine konan harçlıkları çok naif bulmuşumdur, para dediğin ne ki, ele değmeden mendil içinden akıtmak çocuğun pır pır yüreğine. Bak şimdi gözümün önünde…
Annem çok hamarattı, her bayram baklava açar, kalan yufklara ceviz dizer, gül gibi kıvırır kızartır şuruplar o da gül tatlısı olur, dur bi de kalbura basma var en ağızda dağılanından. Ben tepsiden aşırmaya bayılırdım, baklava dediğin tepsiden yenecek zaten. Sabahları radyodan çalan şarkı türküler, babamın oruç sonrası doya doya içtiği sigara ile iyice yerine gelen keyfi. Bayram anne baba demek bence, öpülecek el, içinde kaybolunacak göğüs bitti mi avarelik başlıyor biraz. Ha o zamanlar bi ihtimal sen anne baba oluyorsun ama… Bayram sabahları çok huzurlu geliyor bana, enerjinin en yüksek olduğu an. Annem öyle hisseder miydi acaba, çünkü arife günü ve dahi gecesi o kadar yorulurdu ki, ben çok yorulunca sevap mı kazanıyor diye düşünürdüm. Babam küçükken bayram yerine götürürdü bazen, atlara binilen, mini lunapark havasında bir panayır yeri. Bak şimdi o an da aklıma geldi. Çatpatlar çok olurdu orada, kenarlarda oğlan çocukları patlatırdı.
Özlüyorum tabi eski bayramları, burun sızıltısı ile hem. Ama yeni bayramlar kurgulamak lazım, eskiyi koruyup yeniyi de katarak. Nerede o eski bayramlar sorusu ileride sorulur mu dedin ya, bence kesin ama bayram unutulmasın yeter ki hayıflanması bile olsa kalsın. Kalben sarılır, bayramını kutlarım Sevgili Zerdali..
Önce zerdali sonra begonvil ağlattınız ardı ardına okuyuverince..
Bizim buralarda misafir çocuklara balon verilirdi ne mutluluktu o :)
Bayram için yapılan o müthiş 40 kat baklavalar tatlısı dökülmeden tepsiden așırılan enfesti. 😋😋
Bayramın olmazsa olmazı arefe günü ikindin veya bayram sabahı yapılan mezarlık ziyaretleridir sanırım. Çocuklar her bayram vefat eden aile büyüklerini büyük büyük dedeleri amcaları öğrenir. O zamanlar pek derin bir yeri olmasa da kayıplar arttıkça yaş arttıkça bayramın en değerli bölümü haline geliyor kabir ziyaretleri..
Eski bayramlar kesinlikle daha güzeldi çünkü bizdik çocuk olan çünkü büyüklerimiz hala oradaydı.
Ne mutlu büyüse de bayram heyecanını koruyabilenlere. Ben yıllardır bayramları ne yazık ki pek sevmem mış gibi yaparım küçükleri mutlu etmek adına çoğunlukla.
Bayramlar en çok çocuklarındır diye düşünüyorum.
Eskiden bizdik sevindirilen şimdi sevindiren rolünü iyi üstlenip çocuklarımıza bayramları olması gerektiği gibi yașatabilirsek onlar da nerede o eski bayramlar diyecek diye düşünüyorum.
Olayı dramatize etmeyelim pilis. Evet olabilir. Belki çok sağlam yazıyolla ama benim görevim de bu durumu sulandırmak 🙈
Vallahi yorumumdaki drama beni bile ııyykk ettirdi 😒 Yorum silme var mı diye bakıyordum tam. Sayın moderatörüm silme kırpma gereğini yapabilir miyiz pliis
Hiç öyle şey olur mu?.. Çok kıymetli o duygular. Çünkü çok samimi. Tek kelimesi bile silinmemeli. Her zaman böyle olmaz. Gülme zamanı da olacak, hüzünlenme zamanı da. Komik, geyik şeyler olunca, orada da Çekergezer aşar kendini, ödeşiriz. :))
Vallahi yorumumdaki drama beni bile ııyykk ettirdi 😒 Yorum silme var mı diye bakıyordum tam. Sayın moderatörüm silme kırpma gereğini yapabilir miyiz pliis 😊🙏
Bazen biraz dram iyidir. ;)
Ağlatmak değildi amaç ama duygulanıyır insan hele de bu yıl… Kabir ziyaretleri de bayramın en önemli parçası gerçekten. Bir kaç yıl önce babamın ettiği laf kulağımdan hiç gitmez. “Bayram namazında bir sürü kişiyi tanıyamadım, çocuklar koca adam olmuşlar, tanıdık yüz azdı, ama bakıyorum da burada daha çok tanıdığım var” demişti kabir ziyaretimiz sırasında. Çok etkilemiştir beni bu durum. O yüzden çok haklısın. Hiç tanımadığın bilmediğin büyükler değil de birlikte zaman geçirdiğin büyükler oluyor ziyaret edilenler… Belki de senin gibi yapıyordu büyüklerimiz de biz çocukken. Kendi hüzünlerine gülen maske takıp bize bayram sevinci yaşatıyorlardı. Eskisi kadar değil hiçbirimizin bayram heyecanı ama çocuklara geçirmek için gayret edenlere hayranım. Bir sonaki nesile nerede eski bayramlar dedirtebilmek umudu ile mutlu bayramlar….
Iyi bayramlar 🤗🙋♀️
Bak bu kalabalık konusunda ben de senle aynı fikirdeyim. Hepsine katılııyorum ama bu kalabalık özlemi bu sene bi nebze daha ağır basıyormuş. Aklıma gelmezdi kalabalık bayramları özleyeceğim ama dedikleri gibi. Sağlık olsun hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. İyi bayramlar efem
Mutluluk bulaşıcı bir şey kesinlikle. Ve tam bir döngüsel sistemle çalışıyor. Duygularımız karşılıklı bilesin. Çok duygusal kısımlarını yazmadım aslında. Babaannemi ve annemin babasını hiç tanımadım, babamın babası dedemi de erken kaybettik. Anneannemin vefatından sonraysa köye gittiğimizde köy bomboşmuş gibi gelmişti… Dediğin gibi insanla oluyor mutluluk. Ailen yanındaysa çekirdek alabalık çok da farketmez yine de güzel geçiyor. Ve kesinlikle katılıyorum bayramen çok da anne baba demek. O yüzden anne babasını kaybedenlerin hiç geçmeyen yürek sızısı bayramlarda biraz daha artıyır malesef. Bu yıl bayramı anne babamdan ve Gülten annemden ayrı geçirdiğim için kısmen daha iyi anlıyorum o sızıyı. Yeğenleri kuzenleri de görmek nasip olamadı. Telefonda bayram harçlıkları da yalan oldu bu sene tüh diyorlardı. Kurban bayramında nasipse çifte tarife yaparız dedim sevindiler. El öptürmeden harçlık verilmez ki ama…
Bayram öncesi annelerin yorgunluğunu anneme yardım edebilecek yaşa geldiğimde anlamıştım. Bütün o yorgunluğa rağmen harikalar yaratabilen güzel kadınlar…
Bayram sabahlarını ben de çok severim. Erkekler bayram namazından gelmeden uyanmak şarttır.
Eski bayramları özlemek de güzel. Aynısını yaşamak da mümkün değil belki gerek de yok. Ama dediğin bir bayram duygusu oluşmalı ve unutulmamalı.
Kalben sarılmak… Ne kadar güzel ne kadar naif ne kadar içten… Kalben sarıldım ben de sevgiyle…
İyi bayramlar…
Haydi not düşelim o zaman :)
Ben dijitalleşmeyi hep sevmişimdir ama bu birbirimize olan sevgi saygı kutlamamızı da dijital yapalım anlamına gelmiyor elbette. Basma kalıp, kopyala yapıştır, bi başkasından iletilen mesajlar öylesine irite eder ki beni, gönderene de bi şey diyemem çünkü bunu yaptığında kendini daha gelişmiş hissetmete bu insa. Safiyane duygularla gönderiyor bunu da biliyorum ama işte gel gelelim bende bi karşılığı yok.
Bense inadına gelen hazır metne, yazılı fotoya karşılık iyi bayramlar demeyi tercih ederim. Çünkü ben demişimdir ben yazmışımdır. Bu şekilde cevap verince de insanlar kendilerine bir saygısızlık yapıldığını düşünüyor naapcez bunu böyle bilmiyorum. Tam bir kaos, çıkmaz sokak.
(Birkaç çağrışım kelimesi bırakıyorum size: Lord, Piramit, Türkan Şoray Göbeği, Mabel, devamı sizde…) bunların bende bi karşılığı yok sadece mabel deyince bi çikolata uyandı beynimde o kadar ama şunu çok iyi hatırlarım. Bir şeker bayramında ev ziyaretleri sonucunda oturup hesaplamıştım tam 26 adet baklama yediğimi. Belki kaçan da olabilir ama eksiği yok. Orası kesin. Baklava bende olmazsa olmazdır.
Bu bayram trafiği konusunda da bi itirafta bulunayım hazır yeri gelmişken. Sen 2005 ve 2010 civarlarındaki bayramlarda şöyle bir yöntem geliştirdim. Bayram ziyaretine giderken yanıma bir post-it aldım ve evde olmayan komşunun kapısına bir not bırakmaya başladım. Sonra bu taktik yavaştan moda olmaya başladı. Hem gittiğimin bir göstergesi, hem de bayram ziyareti yapmış olmanın verdiği ruhani duygular :)) İtiraf kısmı ise şu. Bi süre sonra zile bi kere basıp “inşallah evde yoklardır” dediğim zamanlar oldu :)
Kendi çocukluğumun bayramlarını özlüyor muyum? Emin değilim ama kalabalıklarda olmayı özlediğim kesin. Daha iyi bayramlara olsun o zaman.
Şahane bir bayram yazısı olmuş ellerine sağlık
Şeker komasına girmeden o kadar tatlı yiyebileni sadece tebrik etmek düşer bize. Bayramsana bayrammış meğer. :)
Bu post-it yeni olaylar. Babam kağıt kalem taşır, “geldik, bulamadık” yazardı :)) Bazen komik şeyler de olurdu kağıt kalem olmadığında. Kapıdaki ayakkabıyı/terliği ters çevirme ya da kapının koluna asma falan gibi yaratıcı yöntemlerle iz bırakırdı :) Sonra illa ki bayram süresinde denk gelinirdi o evin sahibi ile, geldik biz kapıya terliği asan bizdik diye ispat yapılırdı. Şimdi artık bulamayınca telefon edip size uğramıştık yokmuşsunuz diyoruz. Hatta evde misiniz diye arayıp gelen de oluyor uzak bir yerden geleceklerse. Ama itiraf edeyimben o randevulu gelmeleri gitmeleri sevmem, ani baskınlardır bayramın temel ziyaret şekli :)
Bayram mesajlarındaki seri dolaşıma şiddetle karşıyım kesinlikle. Ben de bir itirafta bulunayım madem, belki çok da güzel şeyler o hazır mesajların içindekiler ama ben o tip mesajları okumuyrum. Çünkü gönderenin de okuduğuna inanamıyorum pek.
Kalabalık, sağlıklı ve bayram olduğu belli olan bayramlar yaşamak dileğiyle bu bayramı da böyle aldık, kabul ettik.
İyi bayramlar…
Ne güzel hatırlattın bayramlaşma yapabileceğimiz ilk bayramda msj atmak yerine ayakkabıyı ters çevirme yöntemini tekrar uygulamaya geçirelim :))
O kadar çok eş duygular yaşayarak okudum ki yazını… Ve dedim ki içimden; “Çok mu fazla büyüdük ne? Bir yerlerde durmalıydı büyümemiz bence. Bir elbise ya da ayakkabı ile uyuyacak ve bayram sabahına onlarla uyanacak kadar küçük mü kalsaydık ki? Bayram heyecanlarının tatil hevesine dönüşmeye başladığı gün durmalıydı bence büyümemiz…”
Büyüdüğüm bu günlerden yazıyorum şimdi;
Olabildiğince mutlu, olabildiğince coşkulu, sağlık ve huzur dolu bir bayram dilerim, Sevgili Zerdali. :)
– Bir de bana MABEL sakız… kiii kendisi en bi’sefdiğim olur. ;) –
Mabel sakız mıymış yaaa 🙈 Ben onu çikolata sandıydım
Çikolatası da var sakızı da ama benim için sakızı ;)
“Mabel” deyince “Matiz” demeyecek birilerinin olması mutlu ediyor beni :)
Büyümekten kaçış yok malesef. Büyürken bir de sorumluluk çantamız oluyor. Büyüklerimizden aldıklarımızı küçüklere taşımak için. Maddi olarak harçlık verebilecek gücüm olduğundan beri az çok demeden harçlık veririm çocuklara. Ama hiç mendil vermedim mesela, çünkü bana hiç mendil veren olmamıştı. Bu durumda bu mendil meselesi, duyduğum eski bir bayram geleneği olarak kaldı, uygulamaya geçemedi. Mendil kullanmıyoruz artık eskisi gibi bu yüzden kayboldu ama yerine başka bir şey bulmalıydık belki de. Bu durumda biz yenş şartlara adapte edip aktarmazsak tüm bayram gelenekleri sadece dillerde dolaşacak ve lafla peynir gemisi yürümediği için bayramlar bayram gibi olmayacak diye korkuyorum. Büyümemek gibi bir seçeneğimiz de olmadığına göre, aktarımı bozmamak için bayrağı devralacağız mecbur.
Her şeye rağmen mutlu bir bayram olsun inşallah…
Öyle sıcak, öyle samimi anlatmışsın ki bir bayramı baştan sona canlı canlı yaşadım sanki. Yazın beni içine çekiverdi birden, dedim ben de iki satır yazayım :)
Bayram bence baba evi demek, öpülecek el demek, çocuk sevinci demek, uzak yakın tüm ailenin kucaklaşması, bütünleşmesi demek. Ama maalesef bu bayram hepimizin boynu bükük. Sağlık olsun diyelim. Ama “Sağlık olsun” demek öyle iki kelimelik kuru kuru bi söz öbeği değilmiş, bunu iyice anlamış olduk sanırım.
Annesiz geçireceğim ilk bayram olması bir yandan, bi başına kalmış babacığımın yanına gidemiyor olmanın çaresizliği bir yandan öyle buruk öyle üzgünüm işte.
Bayramlıklarımızla, yeni ayakkabılarımız başucumuzdayken uyurduk arefe gecesi. Coşkuyla, sevinçle, güvenle şeker toplayabilen nesildik biz. Kıkır kıkır gülerek basardık zillere hep bir ağızdan “Bayramınız kutlu olsuun “ deyip beklerdik heyecanla kapıda. Hele bir de şekerin yanı sıra, harçlık da verilmişse sevinçten ayaklarımız yer görmezdi.
Sevgili Hakan, ne güzel olmuş böyle güzel insanları burada buluşturman. Aynı frekanstan yayın yapanları görünce insan, kendini iyi hissediyormuş. Birbirimize katkıda bulunmak dileklerimle hepimize sağlıklı, huzurlu, mutlu bayramlar olsun :))
Yaaa bayramların böyle bi yanı da var ama insan görmek istemiyor ya da görüyor da görmezden geliyor. Eminim hem annen, hem baban için de zor olacaktır bu bayram ama dediğin gibi. Sağlık olsun
Hayaldi gerçek oldu diyelim. Onlar da sağ olsunlar kırmadılar beni kabul ettiler teklifimi. Du bakali ne olacak. İyi bayramlar Sevgili Münü
Aynı frekanstan yayın yapmak çok kullandığım bir tabirdir. Bu da aynı frekanstan yayın yaptığımızı gösterir :))
Sürekli yan çizsem de Hakan büyük bir sabırla ikna etti. Pişman değilim. Pişman de etmem inşallah…
Bayramlara gelince… Yoklukların altını çiziyor olması en acıtan tarafı bayramın. Göçüp gidenlere rahmet diliyorum. Kalanlara ulaşamayışımıza da çok üzülüyorum…
Bayram ziyareti yapmadan, el öpmeden harçlık alıp vermeden bayram nasıl geçer bilmiyorduk bunu da öğretiyor bize hayat.
Daha güzel bayramların umuduyla mutlu bayramlar dilerim.
Sevgili Zerdali, bence çok da isabetli olmuş, Hakan’ın ısrarı. Kaleminin kuvveti, duygularının samimiyeti, akıcı yazı dilin takdir edilesi :)
Merakla yenilerini bekliyorum.
Evet, büyük bir hevesle yazdığımız bayram kartlarını hatırlatmıştı çektiğin gül fotoğrafı bana. Özlem dolu yazını ve yapılan yorumları okuyunca ben de çocukluğumun bayramlarına bir yolculuk yaptım. Bayrama özgü en sevdiğim geleneklerden biri geldi aklıma. Türkiye’nin her yerinde var mıdır bilmiyorum ama, bizde arefe günü yatmadan önce bütün çocukların ellerine kına yakılır, gazete kağıdı ile özenle sarılan ellere birer çorap geçirilirdi. Sabaha kadar öyle uyunur, sabah ilk iş büyük bir heyecanla yıkanırdı eller. Sonra da kiminki daha koyu kırmızı olmuş diye yarış yapılırdı :) O günlerden kalmamıdır bilmiyorum ama kına kokusunu hep çok sevmişimdir. Sevgiyle…
Ben ilk kez duyuyorum kına olayını ama gazeteye sarılması da bence anlamlı. Kınanın gazeteyle sarılması da bence tesadüf değildir. Zira içinde bulunan selülozun kına ile etkileşime girerek daha koyu ve kırmızı olduğuna dair bilgiler duymuşluğum var
Valla olur mu olur. Eskiler bir şey yapıyorsa illa bir mantıklı açıklama çıkıyor altından. Selülozun etkisi de olabilir, gazetedeki boyaların da. Şaşırmam :) Gazete boyası etkileşimi ne kadar sağlıklı o tartışılır tabii :p
Kına iç anadoluda çok yaygındır. Sen biraz teke yöresi, akdeniz falan olunca bilmiyosundur belki. ;)
Bi itirafta bulunayım. Zamanında (ilkokul döneminde) yengem eli kınalı diye yaptığı salatayı yemediğimi bilirim 🙈
Olabilir, hele ilkokul için kesin kabul edilebilir. Buna benzer şeyler büyükler için bile duymuşluğum var.
Boşuna yazı interaktif olsun istememişim. Unuttuklarım çıkıyor böyle ortaya bir bir.
Yazıdaki göndermeler de yerini buluyor, oh şahane. Yani sanılmasın ki ben kartpostalları anlatayım diye böyle bir şey kurguladım, yaşanmış olaydan alıntıdır :))
Bayram öncesi kına yakmak benim de en sevdiğimdi. Özellikle de kurban bayramına kınalı elle gitmek çok sevap derdi Gülten annem. O yakardı, biz de sebeplenirdik. Tabii annem ve ben sadece avuç içine yakardık okul ve iş durumları yüzünden. Sevmeyen de çoktur ama ben kına kokusuna bayılırım. Zaten turuncu da en sevdiğim renk.:) Biz eski bez parçalarını sarardık, “çaput” derler hatta. Gazete sarmazdık. Sistem şöyleydi; önce kına, üzerine pamuk, Sonra çaput. Hatta o bez elimize dolanır. Son kısmı da yırtılarak ip gibi iki parça yapılıp bileğe bağlanırdı. Üzerine de eski bir çorap giyerdik elimize. Gece bazen çıkar o çorap elden, bezin kenarından dökülen kınalar çarşafı falan batırırdı. Sabah elimiden o kurumuş kınayı yıkayıp çıkarırken kına girmiş mi diye çok heyecanlanırdım. Avucumu koklar dururdum ilk gün hevesiyle. Şimdilerde pek kalmadı diyeceğim ama Gülten annem sağolsun yine, unutturmuyor bana, “Büyüktür 65” yazımdaki eller geçen Kurban Bayramından :)
Teşekkürler güzel katkın için.
Benim bir Gülten Annem yok ama, ben de katıldığım kına gecelerindeki kınayı hiç kaçırmıyorum. Kına hasretimi gideriyor biraz ;)
Bak onu da yazayım demiştim vazgeçmiştim. Aklımdan geçeni sen yazdın. Kına gecelerinde avcunda kına ile oynayan ben oluyorum genelde :)
sohbet edermiş gibi, keyifle okudum. Kaleminize sağlık
Böyle hissetmeniz beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim.
Böylesi güzel anlatılabilirdi eski bayramların tadı, iyi ki gözlerine bakarak da bunları okuyabiliyorum senden👭🏻
Ben bu yazıyı her bayram kullanırım bence 😉
Kurban bayramında yazıda 1.1 güncellemesi yapar yorumları sonuna eklersin :) Seneye de 2.0 olur artık, burdan yürürsün :p
Çok teşekkür ederim arkadaşım. Benim gözler çabuk doluyor, ordan bakınca bulanık görünmüş olabilir biraz. Neyse ki beni idare edebilenler var. Anladın sen durumu :)
Kalemine ve yüreğine sağlık. Maalesefbizöğretemedik o duyguyu😒
Çok teşekkür ederim Ferda Hanım. Mutlaka sizden alıp farkında bile olmadan bir kenara koydukları vardır. Zamanı gelince kullanırlar, merak etmeyin. ;)